• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Benimle oynar mısın? FİLİZ ÖZKOL

Benimle oynar mısın?

filizozkol@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 04 Ekim 2020, 18:20

Çocukluk yıllarımızın muhteşem sihirli sözcüğüdür. "Benimle oynar mısın?" Katıksız ve riyasız bir istek, belirtisizdir.
Saf arzularımızı daha nasıl anlatabiliriz ki. İki çocuğun, birbirinden karşılıksız sevgi beklentisi.
Büyüklerin anlayamayacağı bir dil gelişir aralarında. Temiz dünyalarının gerçek bir duygu alışverişidir. Ne çabuk büyüdük ve kirlendik. "sözde akıllanmak" duygusu, her şeyi matematiksel bir hesaba çevirmek midir? Bize sunulan ve bizim sunduğumuz ne varsa, içine hep gizli çıkarcılığı yerleştirdik.

Yaşadığımız güzelliklerin bile altına "ego" denen kodlamaları sakladık. Sonra oturduk hep birlikte şikayet ettik. Ahhh çocukluğumuz. 'Yaşamın hangi evrelerinde bozulduk biz?' sorusunun, cevabının belki de "büyümek" olduğunu bilseydik, boyumuzu uzatmaya çalışacağımıza; cüce kalıp aklımızı uzatırdık.

YAŞAM BORCUMUZ VAR
Çocukluğumuzda oyuncak arabalarımız, bilyelerimiz, tavşanlarımız ayılarımız bebeklerimiz topaçlarımız vardı. Kahkahalarımız sahiciydi. Gözyaşlarımız bile sahte değildi.

Şimdilerde gerçek arabalarımız, evlerimiz ve en acısı gerçek silahlarımız var. Acı sözlerimizin yetmediği yerlerde birbirimize sıktığımız kurşunlarımız var. Çığlıklar, kederler, öfkeler, savaşlar var. Her yerde ecelsiz ölüm korkusu var. Bu kadar "varlar" içinde yok olmuş değerlerimizi nerelerde arayacağız artık.

Dünyayı bir tımarhane haline getirmeye hakkımız var mıydı? Evren bizden elbette hesap soracak. Peki bizim cevabımız ne olacak? Hala çocuklar doğuyor ve hala bize gülümseyebiliyorlarsa onlara bir yaşam borcumuz var. İyi bir ahlak sunma dersimiz var.
Dünyayı güzelleştirme mecburiyetimiz var.

GÖRMEZDEN GELİYORUZ
1974 yıllarının başları henüz gençliğim en güzel zamanları. Bülent Ortaçgil radyolarda gümbür gümbür çalıyordu, "Benimle oynar mısın?" Daha ileri yaşlarda radyoculuk günlerimde günde en az üç kez çaldığım ve dilimden düşürmediğim şarkısı. Çocukça ve masumca sözlerinde yaşamın gerçeğini sakladığını hep düşünmüşümdür ve hala zevkle dinlerim. Hayatı gereğinden fazla mı ciddiye alıyoruz? Gerçekleri görmezden gelerek kendimizi niye bu kadar kandırıyoruz.

Basitleşmek ve sadeleşmek varken ve doğduğumuz anda; hayatın sonuna doğru koşarken, çocuklarımızın sevincini biz niye hissedemiyoruz ki? Bedenlerimiz genişlerken duygularımız mı sıskalaştı? Heyecanlarımızı ve coşkularımızı mı kaybettik?.

MUTLULUĞUN ANAHTARI
Karşımdaki kızın gözyaşları içinde "Sevgilim duygularımla oynadı ve gitti" cümlesinin etkisi hemen, "Acaba aşk, aslında olmayan bir duygu ve biz büyüdükten sonraki oyuncağımızın adı mı?" sorusunu tetikleyiverdi.
Duygularla oynamak, çok büyük bir hata olsa gerek düşüncesini hayatın akışına bırakıvermenin güzelliği olmalı. "Boş vermek" bazen mutluluğun anahtar kelimesi oluveriyor.
Ahh bir anlayabilsek. Farz edelim aşk bir oyun. Kazananı da var, kaybedeni de.
Peki kime göre kazanmak ya da kaybetmek.
Oyun içinde kişi hırslanır, egosunu tatmin edip havalara uçmak ister. Aşkın neresine sığdıracaksın bu anlamları peki?
Biten bitmiş, giden de gitmiş. İster kazanmış ol, ister kaybetmiş. Sonu birinin kaybıyla sonuçlanan bir bitiş. Eski bir yazımın başlığı geldi aklıma. Yine bu köşemde yazmıştım.
"Gerçek olan aşksa gerisi teferruattır" Peki tam tersi, her şey bir oyunsa, niye bu kadar üzülelim ki. Adı üstünde; sadece bir oyun.
Biz yine, çocukluğumuzun sevinçlerine dönelim. Şu kısacık hayatta hiçbir şeyi gereğinden fazla gözümüzde büyütmeyelim. Tek cümlenin sihrine inanalım ve uygulayalı.
Benimle oynar mısınız?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.