Bizans’ı sever misiniz?
Yazımın başlığının konusuna geçmeden önce farklı bir çağrışımı akla getiren, roman ve filmi yapılan Brahms'ı Sever misiniz? adı altında Fransız yazar Françoise Sagan'ın 1959 tarihinde yayımladığı aşk romanına değinmek istiyorum. Romanlarında genelde varlıklı ve havalı kent soylularının güçlü romantik ilişkilerine yer vermiş olan ve bu nedenle son zamanlarında "light kadın romanlarının yazarı" olarak anılan Fransız yazar Françoise Sagan'ın 1959 yılında kaleme aldığı çok satan romanı tipik olgun kadın-genç erkek ilişkisini ele almaktadır.
Özgün adı "Goodbye Again" olan filmin ilginç konusu; bazı şeylerin tekrar yaşanabilir olmasıdır. "Tarih tekerrürden ibarettir" deyimi boşuna kullanılmamış. Günümüze yansıyan ve hala insanlık tarihi kadar eskiyen bir durum söz konusuysa "Geçmiş", geçmemiş olarak karşımıza çıkıveriyor.
DÜNYANIN KURALLARI DEĞİŞMİYOR
Tarihe Bizans oyunları olarak mal olmuş hikayelerin aslı astarı nedir diye düşünebiliriz. Günlük hayatımıza yerleşen bu deyimin altında hileler, yalanlar, aldatmalar, ihanetler ve ilişkilerimizi zedeleyen her şey var. Aslında toplumun değer yargısından yola çıkarsak, toplumda hilenin çok farklı alanlarda çok farklı türleri bulunduğunu görürüz.
Dünyanın kuralları değişmiyor.
Bizans entrikalarını eminim bu dönemin olaylarıyla karşılaştırsaydık Bizans masumiyet olgusuyla beraat ederdi. Tarihin sayfaları arasında gezerken doğruluk ve dürüstlük kavramını ne kadar arasak bulmamız o kadar güç maalesef. Bu yüzyılda ise, tüm dünya BİZANS oldu.
Niye bu kadar huzursuz bir yapıya sahibiz. Hani eskilerin deyimiyle kurdumuz bir türlü bitmiyor. Biyolojik yapımızı suçlasak ruhumuza haksızlık ederiz. Hepsi el ele vermiş bizi baştan çıkarmak için uğraşıyor.
HIRS VE EGO TEHLİKESİ
İnsanoğlu yaradılış olarak değişimi seviyor. Duygudan duyguya geçerken, çıkar çatışmalarının da araya girmesiyle bozuk bir mozaik kültürün içinde yuvarlanıp duruyorlar.
Hırs ve ego tehlikeli iki unsur. Bir araya geldiği zaman büyük patlamalara neden oluyor ve en organik duygular bile zamanla kayıp gidiyor.
İnsan özünde sürekli değişen ve mutlaka gelişen bir varlıktır; zaten aksi halde insan yerinde sayar ve hayatı rutinleşir. Çevremizi inceleyelim bakalım, sürekli yeni hikayelerle karşılaşır, kimi zaman şaşırır kimi zaman ise üzülürüz. Yaşamda tek bir amaç vardır. İnsanın kişiliğini kanıtlama ve üstün olma hali. Bu duygular yüzünden hem kendimizin, hem de çevremizin hayatını hiçe sayabiliriz.
TARİH BOYUNCA DUYGULAR AYNI
Kabalığın, bencilliğin, argonun cirit atıp, ahlaki değerlerin kaybolduğu, yozlaşmaya yüz tutmuş menfaat endeksli bir "dünya hali" yüzyıllardır devam ediyor. Tarih boyunca insanlık, çok sayıda toplumu bir araya getiren şemsiye örgütleri başarıyla kurdu. Toplumsal olgu çok çabuk bireyselliğe dönüşebiliyor. Ve tüm değer yargıları anında bozulabiliyor.
Bizi ayıran değişimler, insanlar arasındaki zihinsel, fiziksel sınır ve farklılıkları belirlemek üzere var olmaya devam edecekler. Yine de, daha barışçıl ve adil bir dünyayı hedefleyebiliriz. Bu da farklılıklarımızı kabul etmekle başlıyor. Toplumların düzenli olmaya ve yönetilmeye ihtiyaçları vardır. Sosyal bir varlık olan insan yaşamı için iletişim süreçlerini sürdürmek zorundadır. İletişimi ise bireyler kendi aralarında dürüstlük kavramı ile sağlaması gerekir.
Kendi gerçeğimizi düşüncelerimizi, duygularımızı, tavırlarımızla kendimiz yaratırız.
Haydi iyi ve dürüst bir insanlık için, kendimizi baştan yenileyelim. Kötü huylarımızı törpüleyelim ve Bizans'ın yüzünü kara çıkaralım. Ciddi anlamda gerçek sevgiye ve birleşmeye ihtiyacımız var.
GÜNÜN SÖZÜ
Dürüstlük, en iyi siyasettir.
(anonim)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.