Giriş Tarihi: 15 Ağustos 2021, 20:02
Bilgisayar dünyasının sevimsiz kelimelerinden biri 'error'. Acil iş durumları karşısında tabiri caizse eliniz ayağınız birbirine dolaşır. 'Ne demek şimdi bu?' sorusu ve hemen ardından panik durumları. İşimiz internete dayanıyorsa, Allah yardımcımız olsun.
Teknoloji handikaplarının korkulu rüyası.
Son yüzyıl bağımlılığının beklenmeyen acı sürprizlerinden maalesef kaçamıyoruz.
Peki, bu konuya uzak olanlara açıklama getirelim isterseniz. Bilgisayarınızda pek çok işlemi aynı anda yapmaya kalkıştığınızda sistem buna müsaade etmeyecek ve kendiliğinden kapanacak veya programları sonlandıracaktır. Bu da bilgisayarın error vermesi anlamına geliyor..
Her şeyimizi teknolojinin emin ellerinde zannediyoruz ya. Bizi kurtaracak olan küçük makine parçalarına ümit bağladığımız duygularımız, aptal bir sisteme bağlı olduğu müddetçe biz aslında hayatın tadını alamıyoruz. Beynimiz durdu. Bitkisel hayatımızı bilgisayarlarımızın sihirli tuşları kurtaracak. Düşünmek bize yasak. Bizim adımıza teknoloji dediğimiz akıllı aletler karar veriyor. Ne haddimize, organik aklımızı kullanmak hatasına düşmek. Dünya toplumu topluca bir zehirlenme yaşıyor.
Kendi yarattığımız demir parçalarına esir düştük, dumura uğradık. Topluca bir internet katliamındayız. Aslında yeni dünya insan topluluğunu uzaktan kumanda ile idare etmenin en güzel şekli. Toplumsal algının yaratılmasında en büyük sistem.
Ülkeler arası ilkel savaşlar bitti artık.
Kendimizi yok etme pimi zaten elimizin altında. Bas butona sanal dünyanın deryalarında kaybol gitsin. Amaçta, bu zaten. İşimizi kolaylaştıran her şeyin bizim intiharımız olduğunu bir bilebilseydik.
Büyülü bir dünyanın içinde salına salına yürüyoruz. Dünya gücünü elinde bulunduran ülkelerin zayıf halka gördükleri diğer ülkeler üzerinde kurdukları bir tuzak olduğunu bildiğimiz halde bu cazip oluşumdan kopamıyoruz. Çünkü yaşam ağları bu sistem üzerine kurulmuş ve çemberin dışına çıkamıyoruz.
ORGANİK OLMAYI UNUTTUK
Eskiden bize bir şey anlatıldığı zaman 'sahiden mi' diye sorardık. Hayatımızın bir parçasıydı bu sözler. Gelişi güzel söylenmiş olsa bile öylesine gerçek ve önemliydi ki; onay beklemek konunun doğal sonucu gibiydi. Şimdilerde gerçeklik duygusuna öylesine ütopik sahtelikler sergiler olduk ki. Maalesef, bu gerçekle yaşaya yaşaya doğal olan her şeye hasret kaldık. 'Sahiden mi' diye soramıyoruz çünkü olayın sahteliğine alıştık. Organik kelimesi hayatımıza yerleştiğinden beri, gerçek dışı varoluşun yayılım gücünü kabul etmiş durumdayız.
DOĞA İSYAN EDİYOR
İklim değişikliği, tüketici tercihleri, kentleşme, tarımsal kirlilik, doğada biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyerek birçok canlı türünü yok olma tehlikesiyle baş başa bırakıyor. Ormanların yok edilmesi, aşırı avlanma, hava ve su kirliliği gibi sebeplerden dolayı dünyada hayvanların yaşam alanı büyük oranda kısıtlanıyor.
Uyurgezer gibi bir uçurumun kıyısına doğru ilerliyoruz. Canlı bir varlık olan doğa, yine kendisi gibi canlı varlık olan insanla yaşamı boyunca sürekli birlikte olmayı gerektirecek bir zorunluluğun parçası olarak karşımızda durmaktadır.
Özellikle Endüstri devrimiyle birlikte başlayan, doğanın tahrip edilmesi ve organik yaşamın sekteye uğratılması sonucunda, doğadaki denge insana hizmet vermeye çalışırken bozulmuş, onarılması neredeyse imkansız hale gelmiş ve çevre felaketleriyle karşı karşıya kalmaya mahkum edilmesiyle dünya error vermeye başlıyor ve ne yazık ki biz hala görmüyoruz.
Sözün bittiği yerdeyiz.
Düzen, cennetin ilk yasasıdır.
A. Pope
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.