İlişkilerin tabiri caizse "suyunun çıktığı" bir dönemdeyiz. Aşk, sevgi arayışı içinde olup sahip olduğu duyguları küçücük heyecanlar için hiçe sayan kişiler haline geldik diyebilir miyiz?
Tvler bangır bangır bu haberlerle dolup taşıyor. Diziler ve filmlerin alt yapısı, hep bu duygular üzerine kurulmuş durumda. Belki de mazoşist bir yaklaşım diyebiliriz. En güzel ilişkilerin katliam haline gelmesine ne demeli.
RUHUMUZ BİZDEN KAÇMIŞ
Sadakat, günlük hayatta en sık kullanılan kelimelerin başında geliyor. İnsan ilişkileri için kullanıldığında hem içten bağlılık hem de sözünde durmak demektir. Sadakat, genel kullanımda, samimi bir şekilde kendini ifade etmektir. Niye bu kadar ilişkilerimizi karmaşık hale getiriyoruz! Her şeyden çabuk bıkma ve bir şeyi yarım bırakma durumlarımız iflah etmez bir safhada. Çoğu zaman haklı nedenlerimiz var mı diye düşünmeden edemiyoruz. Alışkanlarımız, hem sığındığımız hem sıkıldığımız huylarımız. Karşımdaki orta yaşını çoktan geçmiş kadın; eşinin aldatma olayını anlatırken kendini suçlamadan edemiyordu. "Bu ilişki çok eskidi, yoruldu. Belki ikimiz de sıkıldık ve ben bunu itiraf edecek kadar cesur değildim. Eşim daha hızlı davrandı ve gitti" Peki diğer genç kadının, sevgilisinin daha ilişkinin başında sadakatsiz bir tabloyla " hem senden hem diğerinden vazgeçemiyorum" söylemleri.
Ruhumuz bizden kaçmış gitmiş gibi.
HEP KARŞI TARAF MI SUÇLU!
Medya ve tv dizilerinin de, baş konusu olunca algılar ister istemez kodlanıyor ve davranışlarımıza yansıyor. İlişkiler konusunda uzman değilim. Fakat yıllardır astroloji yorumları yaparken; öyle çok hikayeler dinliyorum ki... Al birini vur ötekine. Toplumsal ve kültürel yapımızın ilişkilerimizi potansiyel olarak etkilediğini sosyologların da, onayıyla tescillenmiş durumda. Duyguların yeterince olgunlaşmadığı durumlarda, karşımızdaki kişinin bize nasıl davrandığı, bizim ona hangi duyguları niye hissettiğimiz gibi konuları irdelememiz mümkün değil.. Günümüzde herkes yürümeyen ilişkilerden yakınıp duruyor. Taraflardan birini dinleseniz, diğeri suçlu, diğerini dinleseniz diğeri suçludur. Hep tek taraf mağdur olmuş, hep tek taraf melek, düşünceli davranmış, üzerine düşen her şeyi dört dörtlük yapmış ama yine de değersizliği, haksızlığı hep o tek kişi görmüş.
ARADIĞINI BULMA SANRISI
İkili ilişkiler başlarken kişilerin hayatları diğerine ilginç gelir. Farklı görünen yaşamların çekiciliği partner ilişkisine yansır.
Heyecan yaratır. Kişiler diğerinde aradığını bulduğu sanrısına kapılır. Heyecanla birlikte merak başlar. Yaşanılanlarla birlikte devreye uyum girer. Başta ilginç gelen özellikler sonra aynı tadı vermeyebilir ve sorunlar çıkmaya başlayabilir. Değişmek, olgunlaşmak ve yaşamı doğru algılamak zorundayız. Yaşanmış kötü deneyimlerden ders çıkarıp, bireysel sınırlarımızı korumamız şart. Herkes değişebilir, şayet ölü değilseniz, nefes alıyorsanız, hayat size bir şeyler öğretir. Kimi erken kimi geç öğrenir, kimi kaybederek ama illa ki öğrenir. Sonuç olarak sadakatsizlik yalan söylemeyi de tetikler. Ağzımızdan istemeden dökülen sıradan sözcüklerin karşımızdaki kişi için çok önemli olabilir. Sizin basit olarak algıladığınız birkaç kelimenin bir insanın dünyası aydınlanır veya kararır. Tezatların boy gösterdiği ilişkilerde sizin kendi rotanızın dümeni başkalarının ellerinde olduğu müddetçe sağlık ilişkiler kurmamız mümkün değildir. Psikologların size sunduğu reçeteleri uygulama şansınız yoksa; başarılı ve mutlu olma şansımız da yok demektir.
Güven dolu ilişkilerde buluşalım.