- Sayın başkanım, müjdemi isterim!
- Hayırdır, Selami?
- Gerard efendim, Gerard!
- Hangi Gerard, be adam?
- Fransız oyuncu Gerard Depardieu ...
- E, nolmuş?
- Adam Paris Dublin seferini yapan uçakta olay çıkarmış...
- Çıkarır çıkarır, bize ne? Hem ne yapmış, bu kadar önemli? Uçak mı kaçırmış?
- Uçak kaçırsa kaç yazar, efendim? Adam uçağın kalkışı sırasında alkollü...
- Eee?
- Bu tuvalete gidecem, diyor. Hostes, kalkışa geçiyoruz, onbeş dakikada bekliyecen, diyor.
-S onra?
- E, adam kaprisli tabii.. Yaparsın, yapamazsın falan... Bu aynen salıyor koridora!
- Neyi?
- Neyi olacak, çişini!
- Çüş! Yok artık! Milletin gözünün önünde?
- Aynen valla...
- Adamlara bak, yahu! Hatırlat da bi daha bizim sanatçılara, o CIP'den falan uçağa binenlere kaprisli filan demiyim...
- Olur başkanım!
- Bi dakkaa... Sen niye demin müjde diye ortalığı ayağa kaldırdın? Olay ilginç de, hani bize ne?
-Başkanım biz bi ara Kevin Costner'la reklam kampanyası yapmıştık ya hani Törkiş Eyırlaynz diye?
- Eee?
- Başkanım, aklıma bi reklam kampanyası geldi, yemişim Kevin'i...
- Hayırdır inşallah?
- Başkanım bak şimdi gözünde canlandır; Bu Gerard geliyo, bi başka havayolunun uçağında sefere başlıyo...
- Bu hizmetlerden falan memnun diil, hostese veriyo ayarı! Kaptana kayıyo fırçayı...
- Hala bize nasıl bağlıycaksın diye dinliyorum...
- Sonunda koridoru bi güzel suluyooo! Bu arada da bağırıyo, ben böyle havayolu şirketinin ta içinee, diye... Sahne değişiyo, bu kez Gerard yine bi uçakta ama, mutlu.. Mışıl mışıl uyuyo! Gerard'ın kabin camından dışarı açılıyoruz, hooop, Törkiş Eyırlaynz! Nasıl ama?
- Selami!
- Efendim başkanım? Şahane di mi?
- Ulan !
- Noldu başkanım, o dolmakalemi niye öyle tutuyosunuz başkanım? Allah muhafaza, biyerimize girecek?
- Ramazan ramazan orucu senle açacam be! Kaçma! Kaçmaaa...
- Başkanım, ama başka...hiyaaa
(Gerard Depardieu gerçekten sözü edilen olaya imza atmıştır. Ülkemizde böyle bir diyalog yaşanmış mıdır? Bilmem. Ama... Neden olmasın?)
Pamuk ipliğinde yaşamlar
Özlem Demircan! Tüm mutlu gün ve anlarınızda yanınızda olan bir özel günler fotoğrafçısı... Onu tanısanız, niçin özel günlerinizde onun yanınızda olması gerektiğini de anlarsınız. Geçtiğimiz günlerde sevgili iş ortağı Ali Oray'ı yaşam ortağına da çeviren Özlem Demircan 'Oray', Afrika kıtasından çektiği insan manzaralı muhteşem fotoğraflarını 'Pamuk İpliğinden yaşamlar' başlığıyla 6 Ağustos'tan beri Çeşme Marina'da sergiliyor. Eşsiz fotoğraflarını son derece makul fiyatlarla sanatseverle buluşturan Özlem, elde edilecek geliri Unicef'e bağışlıyor. Ağustos sonuna dek sürecek sergiyi kaçırmayın, bir kareye siz de sahip olun. Afrika evinize gelsin, yardımınız Unicef'e ulaşsın. Haa, tabii bir de Özlem'in gözlerinin içindeki ışıltıya bir bakın, yaşamınızdan daha çok keyif almak için yüzlerce neden bulun!
Mıhellemiler'i nasıl bilirdiniz?
BDP grup başkanvekillerince meclise verilen bir önergede Mardin, Batman ve Midyat çevresinde yaşayan belli bir milliyete sahip olmayan, kendine ait dil, kültür ve adetleri olan ve sayıları 600.000'i aşan bir etnik grubun (aralarında Hıristiyan ve museviler de bulunuyormuş) bilinirliği ve haklarının tanınırlığı sorgulanıyormuş. Haberi duyunca Mihellemi adlı bu grubun bana tanıdık geldiğini farkettim. Biraz araştırınca da yakın zamanda gerçekten dumur haberlerle basında yer aldıklarını gördüm.
Örneğin Mıhellemi Dinler Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği, Michael Jackson'un ölümünün ardından gıyabında cenaze namazı kıldırmış, helva dağıtmış ve ölüm yıldönümünde beş dilde mevlit okutmuştu.
Bu kez de dernek, Midyat'ta Jackson hayrına bir iftar düzenlemiş. Böylece Afrika'daki açlığa dikkat çektiklerini belirtmiş dernek başkanı Ali Aslan. Yaklaşık yüz kişinin katıldığı iftar yemeğinin ardından topluca dua edilmiş, sonra da Michael Jackson'un bir klibi izlenmiş. Allahım, ne kült bir tablo! (Umarım Jackson'un I'm bad- Ben kötüyüm isimli klibini izlememişlerdir, çünkü biz kendisini- Toprağı bol olsun- 'iyi' bilirdik.)
Ben son yıllarda böyle ilginç tanıtım şekli görmedim. Anlaşılan Mıhellemi kardeşlerimiz kendilerini tanıtmayı biliyorlar. Hani diyorum ki, bu derneğe Türkiye'yi yurt dışında tanıtma görevi ve belli bir fon versek, eminim şimdiye kadar görülmemiş bir iş çıkarırlardı. Ha, gavur bize biraz gülerdi mülerdi ama Avustralya'dan Kutuplara cümle alem bizden bahsetmezse adam değilim!
Can'ın orucu
Yazı Ilıca'da maaile geçiriyoruz. 9 yaşındaki yeğenim Can, pek çok akranı gibi yemek masasından Testere filmindeki işkence aletleri kadar uzak duruyor. Her yemeğe Can'ı çağırdığımız kadar uğraşsak öğle yemeğinde başbakan, akşam yemeğinde sayın cumhurbaşkanını bizde ağırlardık, pekala...
Can, komşumuz ve kankası Sarp ile Playstation'ın başından kalkacak da yemeğe gelecek... Hadi geldi, tabağındaki ile uğraşmak yerine bize türlü maskaralık yapmayacak... Tarih yazmadı! Geçen gün de kahvaltıya deha ürünü yeni bir bahaneyle gel(me)di...
'Oruçluyum, dayı!' 'Ne orucu bu?' Efendim, öğleye kadar, çocuk orucuymuş.
Nereden duyduysa o eski adeti, bizi kandırıyor.. 'Olmaz.' Dedim. 'Zaten öğlen oldu. O yüzden akşama kadar tutarsan tamam...' Kara kara düşünüyor. Neredeyse he diyecek! 'Su bile içmek yok ama, kontrol edicem. 'Baktım, yemedi. (Yani iddiayı gözü yemedi. Yemeği pek güzel yedi.)
Müzakere (yemek) masasına tıpış tıpış oturdu. İşe bak yahu! Dokuz yaşındaki çocuk bile oruç diye bizi hassas noktamızdan vurmaya çalışıyor...
Çocuk bunu yaparsa, adam ne yapmaz, hesap edin!