Uluslar Ligi'nde A klasmanına yükselmeyi Macaristan maçlarına bıraktık. Bizim mahallenin görsel ve yazılı medyada yorumcuları ve yazarları, suçlu olarak Montella'yı gösteriyorlar...
Ben katılmıyorum...
Avrupa şampiyonasında santrforsuz takıma oynattığı oyunla herkes tarafından alkışlanıp testi geçmişti.
İtalyan hocaya tek eleştiri golcü oyuncu üzerineydi.
Geçen haftaki yazımda belirtmiştim; ligi domine eden dört takımımızın da golcüleri yabancı!
Montella'ya santrfor sunamıyoruz ki oynatsın! Cenk Tosun diyorlar, o da Fenerbahçe'de süre alamıyor. Kendi takımında oynayamayan futbolcudan nasıl verim alınacak? Milli oyuncularımız kusura bakmasın, son iki maçı bu hale getirip işi Play-Off'a bırakan onlar. Kendi sahamızda Galler'i yakalamışız. Penaltı kazanmışız. Atışı kullanması gereken Orkun'un elinden topu alıp, işgüzarlık yapan ve direğe nişanlayan Kerem değil miydi?
O gol atılsa hoca şimdi omuzlardaydı!
Sonra son sıradaki Karadağ maçı...
Bizim oyuncular tur atlamalık bir futbol sergilemedi. Topu üç direk arasına sokacak beceriyi sağlayamadılar. Filelere yollaması gereken Montella mıydı? Her iki maçı da izledik; hala nasıl Montella tek suçlu oluyor anlayabilmiş değilim! Reyting alma uğruna gerçekleri saptırmak da moda oldu! Bazı meslektaşlar da yıllardır peşinde koştukları kendilerine yakın olan teknik adamların Milli takıma getirilmesi çabasına girdiler; yakışmıyor!
59 YIL SONRA
Öncelikle Beşiktaş karşısında tarihi bir galibiyet alan Göztepe'yi kutlarım...
İstatistiklere göre siyah-beyazlılar 59 yıl sonra ligde 2-0 öndeyken mağlubiyeti tatmış oldu. Bu başarı da Göztepe'ye nasip oldu. Başta şunu belirteyim; uzun zaman sonra ben böyle isteksiz rakip kaleye gidemeyen bir Beşiktaş gördüm.
Öne geçtikleri iki golden biri şans, diğeri de kaleci Lis'in hediyesiydi! Sonrasında ikinci yarının ortalarında giren İmmobile'nin cılız vuruşları...
Beşiktaş iki farklı öne geçene kadar Göztepe'nin üç tane karşı karşıya kaçırdığı fırsatlar vardı. İki farka rağmen Beşiktaş'ın maçı kaybedebileceğini belirtmiştim. Maçı basın tribününde spor yazarımız Şenol Kantürk'le izledik. Söylediklerime o da şahit.
Sonuçta da öngörüm tutmuş oldu. Bir de sarı kırmızılı taraftara naçizane tavsiyem var. Onların takımı bu şekilde desteklemelerini ve tribün kültürünü her zaman takdir ediyorum. Ancak içlerinde holigan ruhlu küçük bir grup var. İzmir'deki maçlarda sokaklarda başka takım taraftarının formalarla gezmelerine izin vermeyenler gibi ve yine İstanbul dışından gelen Beşiktaş taraftarını taşıyan otobüse yol kenarında saldıranlar gibi. Gerçek Göztepelilerin tüm camianın güzel duruşunu bozmalarına izin vermemeleri gerek!
BÖYLE OLMAZ
Ülkemizde gözler sadece Süper Lig'de... Futbolumuzun ana kaynağı olan gençlere, amatörlere bakan yok. Kayseri'de yine bir olay yaşandı. Talas Denizspor U18 antrenörü, genç oyuncusuna fiziksel saldırı yaparken videosu ortaya çıktı. Burada çok yazdım tekrar edeyim; özellikle amatör hatta en alt profesyonel takımların çoğunda lisansı olmayanlar sahalarda "antrenörcülük" oynuyor. Kimbilir böyle işbilmez, fiziksel şiddet uygulayan, hocalığı bağırıp çağırmak sananların elinde nice yetenekler yok olup gitti. Ve buna kimse el atmıyor! Başta Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği olmak üzere şu bilgisiz belgesiz kişileri sahalardan uzaklaştırmak için adım atmalı artık!