Kadın: Evdeki düşman
Yanındaki kadın yolcu indiği için (sadece bir durak daha orada oturacak) yanına gelen genç erkeğin oturmasında sakınca olmadığını söylüyor. Ancak muavin ısrarla ikisinin yanyana oturamayacağını, birinden birinin koltuk değiştirmesi gerektiğini söylüyor. Şirket kuralları gereği (!) zavallı genç muavin, ısrarla Özlem hanımın namusunu (!) ve elbette otobüsün ahlakını korumaya çalışıyor.
RAMBOCUK
Gazetecinin tüm ısrarı ve isyanı yolcuların da desteğini alamayınca Çelik, sinir harbi içinde otobüsten iniyor. Bunlar yeni şeyler değil... Oluyor bunlar bu ülkede. Benim de ilgisiz görünen bir otobüs anım var, anlatayım.
Ankara Aşti'de, otobüsün içinde hareket saatinin gelmesini bekliyorum... Bir gürültüyle irkildim. Dışarıda ezici çoğunluğunu genç erkeklerin oluşturduğu son derece kalabalık bir grup vardı. Bu öbeğin hemen dışında ama aynı sürüye dahil olduğu belli olan bıyıkları yeni gölge yapmış bir genç irisi, otogar kapılarından birinin çıkıntısı üzerine resmen tünemiş, haykırıyordu. Büyük kalabalığın içinden burgu çizerek fırlayıp havalandıktan sonra ağzındaki geniş gülümseme ile aşağıda kendini bekleyen kollara düşen bir başka genç, vaziyeti açıklamaya yetti. Asker uğurluyorlardı. 'Vay be!' dedim, kendi kendime. Analar ne aslanlar doğuruyordu... Bunlara Mehmetçik demeye dilim varmıyor, çünkü tarihte cepheye gönderilen kınalı kuzularımızdan hiçbirinin böylesine bir coşku ile uğurlandığını sanmam. Bizim Rambocuk uzun bir süre güvercin takla edilip tepe sersemi olduktan sonra sallana sallana otobüsüne bindi. Ama herşey daha yeni başlıyordu. Rambocuğumuz araçtaki yerine oturamadan bir grup arkadaşı otobüse dalıp çocuğun orada sırtını yumruklamaya ve nasihat vermeye devam ettiler. Bu esnada aracın kapısı insanla dolu olduğu için, binmeye çalışan çoğu yaşlı yolcular, kapının önünde kuyruk oluşturup sessiz (sıkıyorsa şikayet et) bir bekleyişe giriştiler. Otobüs muavininin uyarıları karşılık bulmadı. Şoför, çaresiz otobüsün kapısını kapattı. İçerideki kalan asker uğurlama avanesi, kapıyı zorlayınca kapı yine açıldı. Bunlar aşağı akarken, kalan yolcular güç bela binebildiler. Her ne kadar artık otobüs hareket etmiş olsa da dışarıdaki elli altmış kişilik grup, otobüsü zorla durdurup sardalye konservesi gibi sallamaya başladı. Bu ritüel, otogar çıkışına kadar sürdü. Otobüsü otomobilleriyle takip etmek için bir anda dağılan grupla birlikte, otogarda bir ölüm sessizliği oluşmuştu. Bu duruma ne otogardan bir yetkili, ne de polis müdahale edebildi.
MALKOÇOĞLU MİSALİ...
Eğlenmek için bunu yapan bir kalabalığı öfkeliyken görmek istemezdim. Hayatının her dönüm noktasını bir savaş olarak algılayan bu zihniyet, kendisini de bir Malkoçoğlu kabul ediyor, düğün konvoylarını mehteran bölüğüne çeviriyor, gerdeğe giren arkadaşlarının sırtını iyice yumrukluyordu. Önceden vuruyordu ki, gelin denen içerideki düşmannın (!)belini de aynı şekilde çökertebilsin, yılanın başını (!) küçükken ezsin... Nitekim, evlilik denen meret de, cinslerin bir savaşı değil miydi? Kadına şiddetin kaynağında da insanlıktan nasibini almayanlar yok muydu?
Muasır medeniyet ve kadınımız
İslami coğrafyalarda yaşayanların neden muasır medeniyet seviyesini yakalayamadığını araştıran yabancı tezlerde her zaman bir müslüman olarak bit yenikleri arayan ben, bir teze karşı çıkamıyordum. Bu coğrafyada kadın, eksik bırakılmıştı. Donanımsız, eğitimsiz... Gelecek nesilleri yaratan, büyüten ve donatan, aynı zamanda toplumun önemli yarısını oluşturan kadınlarını eksik bırakan toplumlar, mehter adımıyla yürümeye mahkumdu. Onlar kaşık düşmanıydı, eksik etekti. Eteği biz eksik bıraktık. Bugün, toplumumuzda kadın, varlığını pekiştirmek ve toplumun inşasında yerini almak için var gücüyle mücadele ediyor.
Modern kadınımız, kendi çektiklerine bedel olarak, erkek evladını Malkoçoğlu tadında yetiştirmeyecek. Mecliste kadınlar, umuyorum hak ettikleri koltuk sayısına kavuşacak, azınlıkta kalmayıp erkek egemen çatının gerekleriyle asimile olarak değil, kendi kimlikleriyle varolacaklar.
Üniversitelerde verdiğim seminerlerde hem gurur, hem de utançla izliyorum ki, kitap okuyanlar da, seminerleri hınca hınç doldurarak kişisel aydınlanmalarına katkıda bulunanlar da ezici bir çoğunlukla kız öğrencilerimiz.. Ne zaman memleketten yana bir üzüntüm olsa, üniversitelerdeki bu manzara benim içime su serpiyor. En azından onların oğulları, bambaşka olacak. Geleceği eşleriyle birlikte tuğla tuğla inşa edecek.
SAPIK PRENSLER YETİŞİYOR
Eğer bu ümidim gerçekleşmezse daha çok gazeteci kadın , bizim de anamız ağlayacak. Bu namus kumkumaları, kendi çarpık zihinlerindeki ahlak anlayışıyla baktıkları sürece ülkemizin masallarında kadını tecavüzden kurtaran muavin (!) prensler, akabinde kendileri tecavüz edecek. Biz de zevk almaya çalışacağız...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.