Prometheus kadın mıydı?
Ben hep Prometheus'u erkek değil de dişi bir Tanrı olarak hayal ederim. Niye mi? Yeniliğin peşindedir. Bilginin peşindedir. Gerçeğin peşindedir. Bunun sonuçlarına da her türlü katlanmaya hazırdır.
Kadın da öyle değil midir? Egemen erke karşı gelir, mücadelecidir. Hakkını arar sonuna kadar. Gerçeği çöplükte görse tanır, hakkını teslim eder. Bazen Don Kişot'luğa soyunur, yel değirmenlerine saldırır. Yara bere içinde kalır her yeri. Sonunu düşünmez, ya kahraman olur ya Niyazi... İlle de tutamaz çenesini! Yeniliği, gelişmeyi, modernliği çalar modern dünyanın tanrılarından, ailesine armağan eder.
Hepsi güzel de bu kadın kahramanın da zayıf bir yanı, mitolojik deyimle aşil topuğu vardır... Kadının bu mücadelesinde sahip olduğu tek yakıt, 97 oktanlı 'Seni seviyorum' cümlesidir. . Sevilme ihtiyacı, kadında stoklanabilen bir ürün değildir. I- Phone'un sürümlerinden daha hızlı bir şekilde güncellenir. Kadının bu bitmek bilmeyen arzusu, Prometheus'un karaciğerine denk gelir. Her gün gündelik yaşamın kartalları tarafından parçalanan o karaciğer, Tanrıların kadına verdikleri tüm güzelliğin ve gücün vergisi, belki de bir başka deyişle kadının lanetidir. Kadın, gittiği her yere bu laneti beraberinde götürür.
Ha, bu yazıyı okuyorsan eğer, seni seviyorum aşkım...
Alis'in bahçesinde neler var, neler!
Adı, Sevgi Yıldırım. Sosyolog/ Klinik Psikolog Sevgi Yıldırım. Alis'in Bahçesi Kişisel Değişim Merkezi kurucusu. Enerjisi hiç tükenmeyen, makineli, tüfek gibi bir kadın. Geçtiğimiz günlerde, yaşam koçlarının toplum yaşamına katısı üzerine konuşuyoruz... Bana önemli bir konudan söz etti. Benim de size duyurmak boynumun borcu.
Eşcinsellerin yaşadığı toplumsal ve psikolojik gerçeklikler hep ilgisini çekmiş Sevgi Yıldırım'ın... Çocukluğunda tanıdıklarının insanlarla ilişkileri onu hep düşündür. 'Biz heteroseksüeller iyi insanlardık onlar "ahlaksızdı" diye anlatıyor o yılları.
Üniversite yıllarında sosyoloji eğitimi alırken, bir eşcinseli bu gerçekliğinden dolayı babası ve amcası öldürürken, aynı baba ve amcanın Zeki Müren ve Bülent Ersoy'un kasetlerini dinleyip, konserlerinde en başı çekmeleri ona garip geliyormuş.
Niçin bu cins küçümseniyor merak ediyormuş.
Psikoloji eğitimi Koçluk ve NLP terapileri Hipnoterapi alanında gelişmeye başlamış ve bu alandaki becerilerini eşcinsellerin problemlerine toplumun dikkatini çekmek için kullanmaya karar vermiş. Böylelikle Alis'in Bahçesi'nde ve İstanbul'da eşcinseller ile bireysel terapiler ve grup terapileri şeklinde çalışmaya başlamış.Çalışılan konular arasında cinsel kimliğini kabul etmek istememek, ölüm korkusu, kabul görmeme, aile tarafından dışlanacağı korkusu, işten çıkarılma, statü kaybı öne çıkıyormuş.
Genelde psikoloji becerileri kapsamında uygulamalar ile nörolinguistik terapi, hipnoterapi ve sonrasında yaşam koçluğu ile devam eden çalışmalar bunlar. Genellikle üniversite eğitimi almış pek çok meslek dalından eşcinsel, Alis'in Bahçesi'ne geliyormuş.
Yıldırm, pek çok eşcinsel grubunu bir araya getirecek böyle geniş katılımlı bir programı Haziran 2013'de hayata geçirecek.
Aradığınız arıya ulaşılamıyor
Kars Arıcılar Birliği başkan yardımcısı Adem Ertaş, poleniyle, propolisiyle (ki Japonlar bunun hastası) bizi arıcılık dünyasıyla tanıştırdı.
Meğer pek çok hastalığın yanı sıra, uzun yaşamın sırrı da arıcılık ürünlerinde saklıymış. Bildiğiniz gibi arı zehiri, aslında çok faydalı. Eğer arıya alerjiniz yoksa (ki ona alerjisi olanların penisiline de alerjisi oluyor) az sayıda arı sokması, aslında romatizmadan tutun da pek çok hastalığa karşı bir şifa kaynağı... Ertaş ve ekibi arı sokmasına öyle alışmış ki, sokulmadığı zamanlarda resmen bunu arar olmuşlar. 'Aynen nikotin bağımlılığı gibi bağımlılığı var, vücut bir süre sonra bunu istiyor. Hatta bulamayınca eli ayağı titreyren var' diyerek beni hayrete düşürüyor, Adem bey.
Son yıllarda arıların dünya florasından kaybolmasıyla ilgili bilgiler alıyoruz ki, bu bir felaket sinyali. Eğer arılar yok olursa dünyada yaşam da dört yıl içinde bitermiş. Ben de hazır yakalamışken, genç arıcıya arıların yokolmasıyla ilgili tahminlerini soruyorum. Ertaş'ın verdiği yanıt, son derece mantıklı, bir o kadar da ürkütücü...
'Arılar, antenleriyle sinyal yayarak haberleşiyorlar. Yani bir tür frekans aralığı kullanıyorlar. Gitgide çoğalan cep telefonu baz istasyonları, arıların sinyallerini karıştırarak yollarını kaybetmelerine, haberleşememelerine ve dolayısıyla hızla ölümlerine sebep oluyor.'
Zaten baz istasyonları ve kanserin artışı konusu uzun zamandır canımızı sıkıyordu. Şimdi bu bilgiden sonra da 'Doyasıya, çılgınca' konuşalım, olur mu? Uygarlığın son icadı, insanlığın sonunu mu getirecek? Arılar mı nerede? Aradığınız arıya şu an ulaşılamıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.