Yarın ne farklı olacak?
Belki de hayatında ilk kez sandığa gideceksin.
Sırayla adının yazılı olduğu okula gidip zarfı alıp kabine gireceksin. Gönlünden geçen partinin amblemine basacaksın mührünü.
Çıkıp yakın arkadaşların ya da ailenle bayram gününe benzeyen ve herkesin sokaklarda olduğu bugün belki dışarıda biraz daha fazla vakit geçirmek isteyecek, yemeği dışarıda yiyeceksin.
Akşam eve döndüğünde büyük bir heyecan fırtınası yaşanacak. Televizyon kanalları, türlü ismi konuk edecekler canlı yayınlarına ve 'Büyük kahin'lerden tahminlerini isteyecekler. Sanal stüdyolarda en 'Uzay Yolu' prodüksiyonlar göreceksin. Dijital oy pastalarına bakacaksın.
Sandıklar açıldıkça belki de 'Ne sandık, ne çıktı?' diyeceksin. Ya da 'Tam da beklediğim sonuç...' Sabırsız telefonlar açılacak dostlara... Olası sonuçlar hakkında yorumlar yapılacak, sonuçlar belirdikçe ve geri dönülmez düzlüğe girildikçe hırsından moraranlar olacak. Sevinç çığlıkları atanlar olacak.
Sonuçlar belirdikçe beklentisi çıkmayan parti genel başkanları kabuğuna çekilirken ipi göğüsleyenler belki balkona çıkacak ve milleti o taze heyecanla kucaklayacak.
Yakın farkla galibiyeti kaçıranlar erkekliğe çikolata sürdürmeyecek. 'Bu bir başarısızlık değildir. Beklentimizi yakaladık' diyecek ve ekleyecek : Halkın sandıkta verdiği mesajı aldık. Çalışmalarımızı ona göre sürdüreceğiz.
Peki yarın?
Yarın medya sonuçları tartışmaya devam edecek.
Senin için alelade bir gün olacak.
Vaadler unutulacak. Geçmişe mazi, yenmişe kuzu denecek.
Gıcık olduğun komşun hala eskisi gibi gıcık olacak.
Memlekette nefret ettiğin, bakmamak için gözünü kaçırdığın herşey yine tam da gözünün önünde olacak. Keçinin sevmediği ot burnunun dibinde bitecek.
Yani 'Senin partin kazansa da' bunlar olacak diyorum ha, yanlış anlama! Eğer galip taraftaysan sadece geçici bir sarhoşluk yaşayacaksın. Partiye yakınsan zaten kazansan da kaybetsen de hep galipsin. Nemalara mamalara uzaksan değişen bir şey olmayacak.
Yine küfredeceksin trafiğe, torpile, fırsat eşitsizliğinden yakınacaksın, dünyanın en pahalı yakıtını kullanacaksın, AB kapılarında oyalanacaksın.
Yarın bu ülkede fazla bir şey değişmeyecek...
Çünkü malzeme belli.
Elinde yumurta, domates ve biber varsa güzel bir melemen yaparsın çok çoğu. ..Yani bu malzemeden Pekin ördeği çıkar sanıyorsan dostum.. Yoo dostum, yooo çok hayalcisin derim ben.
Bu toplumu sadece tek koşulla dönüştürebilirsin. Sen çocuklarının yeri geldiğinde sana karşı çıkmasını göze almadığın, iktidarı paylaşmayı, hatta zamanı gelince devretmeyi göze almadığın sürece çocuk bir toplumda yaşayacaksın. Böyle bir toplumun ferdi olarak, 'Baba' tipli liderlerin peşine düşeceksin. Sen daha kendi koltuğunu devretmeyi kabullenemiyorsun, liderlerinin vakti gelince politikadan çekilmesini nasıl bekleyebilirsin? Parti içi demokrasileri nasıl bekleyebilirsin? 'Gerçek' bir demokrasiye nasıl hak kazanabilirsin?
Oyunu verdiğin bugün- hele ilk kez oy kullanıyorsan- değişen sadece sen olacaksın. Oyunu vermiş, bilinçli bir vatandaş olacaksın. Artık vesayete güvenmeyen, kendi sorumluluğunu taşıyan bir yetişkin olacaksın. 'Benim babam herkesi dövebilirse beni de dövmesinde sakınca yok' demeyeceksin. Kendi bileğine, kendi oyuna güveneceksin. Bu sayede politika hakkında sızlanmaya değil, konuşmaya hakkın olacak. Yavaş yavaş değişecek toplum. Öyle bir günde, on yılda falan değil... Daha yolun başındayız. Kendi suyuyla pişerek lezzetli olacak bu toplum.
Gerçeği yalnızca gerçeği söyleyeceğine yemin eder misin?
'Beni sevmesin ama kandırmasın da... 'Yok yaa! Çoğu kadın, hem aldatılıp hem de ilişkiye devam edeceklerine, eşlerinin dobra bir şekilde ihanetini anlatıp yolları ayırmasını istiyor. Tabii ki bunu istemek en doğal haklarıdır ancak o zaman daha az kırılacaklarını iddia ediyorlar ya, işte bu doğru değil. Züğürt tesellisinden başka bir şey değil. Aslında tercih edilmeyen kişi olmanın acısının bir de kandırılmakla kirletilmemesini istiyorlar, doğal olarak. Yalnız size şunu söyleyebilirim: İnsan bir yakınının fikrini sorduğunda asıl istediği dürüstçe fikir almak değil, teyit edilmektir. Derdi, kendi fikrinin onaylanmasıdır. Bu gerçekleşmezse, 'Ama ama...' diye sızlanarak türlü gerekçe ile kendi seçeneğini makul göstermeye çalışır. 'Beni sevmesin ama kandırmasın da...' sözü de bu düşünüşün bir parçasıdır. Pekala hem sevilmek, hem de güvenebilmek isteriz. Matrix filminde olduğu gibi mükemmel bir şekilde (Bir ömür boyu) kandırılabileceksek de ne gam! Lütfen bizi sonsuza dek kandırın! Zira insan beyninin kurşuna ihtiyacı ne kadarsa gerçeğe ihtiyacı da bu kadardır. Kurşun bedeni, gerçek hayalleri öldürür.
Senaryoya gel
Aynı masada akşam yemeği yiyen büyük bir aile... Hepsinin de sırları var. Genç adam yarasını ailesinden gizliyor. Genç kadın, evin satılacağını çalışanlardan gizliyor. Kahyanın oğlu ise bu genç kadına inceden yanık olduğunu herkesten gizliyor. Evin beyi, oğlunun eski manitasını mecburen kuma almak zorunda kaldığını karısından gizliyor. Karısı, adamı gizlice izlediğini kocasından gizliyor. Evin kızı, ölü kocasından hamile olduğunu gizliyor.
(2014 model Çalıkuşu senaryosudur.)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.