Hayatın size verdiklerini yeterli bulmuyor musunuz? Kendinizi küçük ve önemsiz mi hissediyorsunuz?
Doğrudur. Şimdiye kadar yaşadıklarınız size böyle hissettirmiş olabilir. Çok paranız, mutlu bir yuvanız, önemli bir kariyeriniz, dikkat çekici ve ilham verici bir öykünüz, ardında bıraktığınız kalıcı bir iz olmayabilir. Ya da size öyle görünebilir. Yaşam senaryosunda 'dolaylı olarak bile olsa' hangi rolü üstlendiğinizi biliyor musunuz? Hangi amaçla dünyaya getirildiğinizi? (Kaldı ki bu amaç, bazı insanların sizden ders çıkarması bile olabilir.) Hangi muhteşem kilimin üzerindeki hangi harika motifin içinde yer alan bir kara iplik, bir küçük ilmek olduğunuzu bilseydiniz, siz olmadan resmin orasının boş olacağını, çirkin bir delik olacağını anlasaydınız, yani resmin tamamını görseydiniz, yine de böyle hisseder miydiniz?
Ya da, başka bir örnekle somutlaştırayım.
Düşünün ki bir senfoni orkestrasının bir üyesisiniz. Her enstrüman aynı anda çalıyor mu? Yoksa sırası gelen kişi veya grup belli anlarda mı çalıyor? Bir grup çalarken, boşta oturan grup kendini önemsiz hissediyor mu?
Etmiyor. Neden? Sıranın kendine de geleceğini biliyor. Siz de sıranın bir gün mutlaka size geleceğini bilseydiniz böyle ümitsizliğe kapılır mıydınız?
O anda kemanınızı (ya da neyse enstrümanınız) en iyi şekilde çalmak, en iyi performansınızı (hayatınızın performansı) vermek için çaba göstermez miydiniz? (Kaldı ki, belki de o an geldi ama siz size verilen enstrümanı ya da pozisyonu beğenmediğiniz için iyi icra etmediniz).
Belki de size verilen sadece sonda çalınan zil veya gong. O olmadan eser biter mi? Finali siz yapacaksınız belki? Umutsuzluğun alemi var mı? Senaryoyu siz mi yazdınız? Bu eseri besteleyen siz misiniz?
Hayat bir orkestradan başka bir şey değil. Grup, en kötü enstrüman kadar iyi. Çatlak bir sese yer yok. En iyiyi sunmayı ummaktan ve çalışmaktan başka yapacak bir şey yok. Siz elinizden gelenin en iyisini yapın. Merak etmeyin, illa ki alkışlayacak birileri bulunur.
KADİR KIYMET BİLMEK
Arapça bir kelime olan kadar, aslında güç yetirme demek olmakla birlikte, hüküm, takdir, şeref ve ululuk anlamlarına da gelmektedir.
İnsanoğlu kader sözkonusu olduğunda, sözcüğün hüküm anlamını kabul etmiş ve alnına yazılana' boyun eğmiştir.
O yüzden de kaderci olmuş, olaylarda etki ve sorumluluğunun olmadığına karar vermiştir. Acaba kader gerçekten de senin için 'planlanmış' bir son mudur, yoksa sonsuz olasılığın aynı anda varolduğu kuantum aleminde, 'bizzat senin tarafından' verilmiş her kararın 'olası' sonucunun önceden belirlenmiş ve öngörülmüş olduğunun mu ifadesidir?
Yani kader; 'Ali arabaya binip duvara toslasın' mı demektir? Yoksa 'Ali arabaya binip duvara toslayacak, emniyet kemerini de takmadığı, için sağ kurtulamayacaktır' mı demektir? 'Allah yazmış' demek, 'Rab bunların olmasını istemiş, takdir etmiş' mi demektir yoksa 'O, senin seçim ve edimlerinin karşılığını yaratmış' mı demektir?
Sonuç aynı, bilgi aynı ama arada sorumluluk farkı var. Bu da cüzi iradedir ve senin yaradılış sebebindir. Kadere inanmakla kaderci olmak arasındaki fark biraz da budur belki... Kadr sözcüğü, unutmayalım ki aynı zamanda da takdir, değer (bu ürün ne kadar?) anlamına da gelir. Hani, kadir kıymet bilmek deriz ya, aslında aynı anlamda iki sözcüğü kullanmış oluruz.
Eğer ifadeye bu anlamdan bakarsak, 'yapacağımız hür iradeye dayanan seçimlerin sonucunda değerimizi kendimiz belirleriz, ve bu değer karşısında yaradanın verdiği 'hüküme' razı oluruz dersek, belki kaderi daha iyi anlamış, bu dünyanın da öte dünyanın da 'kadrini kıymetini' bilmiş oluruz belki...
Kanada'nın yeni başbakanı
Bu da moda oldu. Ne zaman bir ülkede genç ve film yıldızı gibi bir lider çıksa, herkes onu konuşuyor. Şimdiki moda da Kanada'nın yeni başbakanı Liberal Parti lideri Justin Trudeau! 'Gerçek değişim' vaadi ile oyları toplayan film yıldızı tadındaki başbakanla ilgili olarak yapılan popüler yorumlar sosyal medyayı sallıyor. Benim en güldüğüm, yaşam koçu ve yeni çıkan harika kitap 'Us'ta Yol'un taze yazarı Umut Kısa'dan geldi. Umut diyor ki;
'Facebook'ta yapılan yorumlardan, başbakandan beklentiler konusunda kafam karışık.'
Gel de katılma! Bu arada, felsefe ile ilgilenenler, Us'ta Yol'u kitapçınızdan mutlaka isteyin.
Allah'ım yoksa... Yoksa...
Sabah Gazetesi'nin bir haberinde, NASA'dan yapılan açıklamada, 15- 30 Kasım tarihleri arasında gezegenlerin bir dizilimi sonucu güneşin mavimsi bir renk alacağı ve dünyanın 15 gün boyunca kararacağı, bunun normal bir durum olduğu, telaşa mahal olmadığı buyurulmuş. Yıllardır 'Her yeeer karanlııık, pür nuur o mevkiii/ Mağriip mi yoksaa, makbeeer mi yarab?' diye Hamiyet Yüceses'in izinden giderek içli içli şarkı söylemiş bir halk antrenmanlıdır, merak etmeyin. Gerisini Avrupalı düşünsün.