Kapalıçarşı özel bir çalışma
Özgün konusu, müzikleri ve "gerçekçi" çizgisiyle, pazartesi akşamlarının vazgeçilmezi oldu, kısa sürede...
atv'de yayınlanan dizi, artık modası geçmiş Elveda Rumeli'yi de tahtından indirdi.
Şimdi aynı gece, "Ezel" ve "Arka Sokaklar"la kıyasıya bir yarışı var dizinin...
Ancak bir süre sonra Kapalıçarşı'nın, gerçekçi bir izlenme oranı hesabıyla, bu iki dizinin üstüne çıkacağını düşünüyorum.
Özellikle çalıntı bir senaryosu olan Ezel'i görünce...
***
Peki nedir Kapalıçarşı'yı üstün kılan?..
Üç nedeni var.
İlki özgün konusu, bu özellik çeşitli boyutlara sahip. Öncelikle bir halk emeği olan, Anadolu'nun simgesi halıcılığı, lirik bir anlatımla aktarması...
İkincisi, Nejat İşler, Erkan Can ve Olgun Şimşek gibi, oyunculuğu hücrelerinde hisseden oyunculardan oluşan kadrosu.
Ve... Son olarak da, öykünün "Hereke" gibi, Dünya Kültür Mirası'na aday bir kentin evlerinde ve otantik özelliği dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir çarşıda Kapalıçarşı'da yaşanması...
Sıradan, sıcak ve halk dilinde...
Hatta öyle gerçekçi ki, filmi seyrederken, evin duvarlarındaki rutubeti bile hissettiriyor izleyiciye.
Yani, "Kapalıçarşı", şimdiden seyircinin dilinde...
Bu açıdan bakınca dizinin uzun soluklu olacağı, açık.
***
Bu arada, bir halı dokuma "sihirbazı" olan küçük Zeze'yi de unutmayalım. Öyle şirin görünümü ve öyle safça bir cinliği var ki, bu sevimli miniği izlemeye doyamıyor insan...
Sanatçı duruşu
Zuhal Olcay çok yönlü bir sanatçı; şarkıcı, oyuncu, eğitmen...
Birçok gence mesleğinin inceliklerini öğretiyor zaman zaman.
Ama en çok takdir toplayan yönü, inanmadığı projede yer almaması, yani her teklife kimileri gibi "balıklama" atlamaması...
Bir süre önce televizyon programında, sinemadan uzak kalışının nedenlerini anlatan Olcay; "İsteseydim oynayabileceğim çok projeler olabilirdi ama kendimi sakınıyorum. İstediğim rol, istediğim yapım, istediğim gibi bir senaryo olmadığı sürece uzak kalmayı yeğledim."
Bugüne değin, rol için en yakın arkadaşını bile satanı görünce, böyle bir olgunluk tahmin etmiyor insan...
***
Ama işte bu bir sanatçı duruşu, yani paranın satın alamayacağı bilgelik...
Diyecekseniz ki, onun tuzu kuru... Parası, pulu, malı mülkü var.
Bu yüzden, reddetme şansı da...
Peki ya gençlerin ya da paraya ihtiyacı olanların teklife "Olmaz, bana uymaz" deme şansı var mı?
Bence var.
Çünkü bu yaklaşım popülist bir düşünce...
Sanatçı terbiyesi alan aldatmaz, aldatamaz; magazin salatasına da meze olmaz.
Burada yapması gereken...
Yürekli olmak, topluma zarar vereceğini bile bile aç kalmayı bile göze almak...
İşte bu nedenle birileri, oyuncu değil "sanatçı."
Her ünvanın, bir bedeli var çünkü.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.