Bir gerilim filmi izler gibi yaşıyoruz nicedir...
Hele bir sabah kuşağını izleyin ekranda, ya da ana haber bültenlerini, çıldıracağınızın resmidir.
Çünkü, hepsi de toplumu gerdikçe geriyor.
Sabah kuşağında, katiller, cinayetler, mafya, tecavüzler gırla gidiyor.
Ve gün boyu yetmiyormuş gibi, akşamında da kabus çöküyor üzerimize...
Bakar mısınız haberlere?
Domuz gribi ve ölümleri, "son dakika" cıngıllarıyla, ardından sözde "İrticayla eylem planı" komplo teorileri, açlık sınırında yaşananlar, halkın sağlığını tehdit eden "Genetiğiyle Oynanmış Organizma" senaryoları, cinayetler, kazalar ve daha nice "insanı yaşadığına pişman eden haberler" silsilesi...
Akşam yatarken kabus.
Sabah kalktığında kabus...
***
Tetikte yaşamak, herhalde sadece bize özgü... Yaşamın her anında, bu kadar toplumu yoran sorun yumağı ve medya olamaz herhalde...
Reyting yarışının acımasız bir savaşa döndüğü, aynı gruba mensup iki ayrı kanalın ana haber bültenlerinin bile birbirine düştüğü, insanı çileden çıkaran bir görüntü bu...
Geçen akşam, aynı saatte yayına giden ana haberleri, tek tek geçerken fark ettim bunu...
Düşünsenize, hepsi de aynı anda felaket habercisi gibi... Ölenler, hastanelerde sürünenler, sağlık çalışanlarına küfür edenler, aşı bulamadık diye yeri göğü inletenler...
Habercilik değil ki bu, resmen panik yaratmak...
İşte bu yüzden kimse ne yaptını bilmiyor, havanda su dövülüyor.
***
Halk, gözü ve kulağını açık tutmaktan perişan oldu. Bir de buna geçim sıkıntısı eklenince, delirmemek elde değil...
İşte bu nedenle birbirimize tahammülsüz, birbirimizin gözünü oyan, geçimsiz, sorumsuz bir toplum haline geldik.
Saygı kalmadı, vicdan da...
Hayatınızdan bir dakika!
Bugün 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü... Dünyanın en büyük liderlerinden birini sevgi, minnet ve hasretle anacağız.
Peki buna hazır mıyız?
Bence hayır...
Çünkü beynimiz karman çorman...
Üstelik bu yıl, "Kürt Açılımı" meselesi de araya sokuşturuldu.
***
Eskiden "Saat 09'u Beş Gece" sirenler çalar, herkes bir dakikalığına Ata'sı için saygı duruşunda bulunurdu.
Öğrenciler okulda, çalışanlar işyerlerinde, yolda olanlar, bulundukları yerde durur; yüreği Atatürk sevgisiyle dolu, "yaşamında bir dakika" saygıda kusur etmezdi.
Bu uygulama hala var.
Ancak şimdi geçip gidiyor birileri bön bön bakarak, mazareti ise "Acelem var"...
Aynı vurdum duymazlık, İstiklal Marşı'nda da geçerli...
Hatta saygı duruşunda bulunana, alaycı ve kem gözlerle bakan bile var.
***
Üzüntü veren bu çapsızlığın son yıllarda tırmanışa geçmesi...
Sözün özü, hayatımızın bir dakikasını ayıramıyorsak dünyanın gıpta ettiği bir büyük lidere, yuh olsun bizlere...
Yürekler, O'nun için çarpmayacaksa, varlığımızın da hiç hükmü yoktur bugün...
Bize, askerleriyle birlikte göğüs göğüse çarpışarak, armağan ettiği özgürlüğün de...
O yüce Türk kimliğinin de...
Eşi bulunmaz Cumhuriyet'in de...
SÖZÜN ÖZÜ
Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet paidar kalacaktır...