Öteden beri, televizyondaki izlenme ölçümlerine hep kuşkuyla yaklaştım; işin içinde bir dalavera olduğu hep yazdım, uyardım.
Ancak it ürüdü, kervan yürüdü.
Bu uğurda, nice iyi dizi, kaliteli yapım heba oldu.
Yalan ölçümler, hiç olmayacak programları baştacı etti. Bu nedenle, ekrana güven sarsıldı, örselendi.
Ta ki, TRT "Ben bu işe baş koydum, gerçeği ortaya çıkaracağım" diyene kadar...
***
Geçen gün bir mahkeme, TRT'nin bu ısrarlı talepleri sonucu, iki ölçüm şirketinin yöneticilerinin hapisle yargılanmasına karar verdi.
"Süperpoligon.com"da yer alan habere göre, reyting şirketleri yakında hakim karşısına çıkıyor, hem de bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası istemiyle...
Yani kişilik haklarına "tecavüz etmeyi" hak gören; "toplum böyle istiyor" diyerek ahlaksızlığa prim tanıyan, gerçekler yerine dedikodu üreten, haber bültenlerini birer şova dönüştüren, insana birer "müşteri" gözüyle bakan zihniyetin iflasıdır bu...
Yüce yargının vereceği karar, televizyon dünyasının rotasını da çizecek.
***
Yani...
Haber mi, şov mu?
İlke mi, şantaj mı?
Dizilerde mafya mı, adalet mi?
Dürüst yayıncılık mı, yalakalık mı?
İnsana değer veren mi, yoksa satan mı?
Umarım, "doğru" kazanır, çünkü toplumun aklı selime ihtiyacı var.
Böyle bahane olur mu!
Sohbet programlarını izliyorsanız ya da haberleri... Bazı oyuncu ve yönetmenlerin, ortaya koydukları eser ilgi görmeyince, garip bir bahaneye sığındıklarına şahit oluyoruz nicedir...
Ve hep birlikte gülüyoruz onların bu haline!
Onlara gören filmleri ve tiyatro oyunları, domuz gribi nedeniyle ilgi görmüyormuş...
İzleyici korkmuş, salonlara gelmiyormuş...
Pöh pöh...
Sanırsınız ki, sinemalarda gişe rekorları kıran "Nefes" uzayda gösterime girdi!
***
Bu garip sığınma yalanına, bir cevap da sanat dünyasından geliyor.
Ezginin Günlüğü grubunun vokalisti Hüsnü Arkan, yapılan resmi açıklamalarda sinema ve tiyatrolarla ilgili vurgulara dikkat çeken Arkan:
"Evet domuz gribi meselesi, halkı etkiliyor genel olarak. Ben de onu anlayamıyorum tabii. Bir takım açıklamalar oldu. Özellikle sinema ve tiyatroyu vurgulayan resmi açıklamalar oldu. O bana biraz tuhaf geldi. Ona kalırsa camiler de, otobüsler de, eğitim kurumları da sakıncalı yerler. Böyle bir vurgunun yapılması benim biraz kafamı karıştırdı ve rahatsız etti."
Buyrun, işte sağduyu.