Yeni Asır'cı olmak budur işte
Kimisi ise uzaklarda, İstanbul'da, Bursa'da...
Bu meslekte, kimi zaman bir teklif gelir, kafaya uyarsa, transfer olursun. Bazen de şartlar uyuşmaz, yuvadan uçma vakti gelir, gidersin.
Ama unutamazsın.
Yeni Asır'da geçirdiğin o ilk günler, anılarında önemli bir tutar. Hiçbiri, onu silip atamaz.
O, çok özeldir. Kimse değerini, çalışanı kadar bilemez.
***
Yeni Asır, İzmirli ya da İzmir'de öğrenim gören iletişim öğrencileri için, ideal bir okul olmuştur hep.
Dün de öyle bugün de...
Bu yüzden, özlemi hiç bitmez. Başka gazeteye geçsen de, televizyona ya da başka bir kuruma...
Unutamazsın bu gazetede geçirdiğin o yılları...
İlk habere gidişini, fotoğrafını çektiğin ve yazdığın haberin ilk gazeteye çıkışını, yaşadığın heyecanı, ilk baskı kokusunu, röportajın üzerinde yapılan tartışmaları, haber müdüründen aldığı övgüyü, yediğin fırçaları, seçim geceleri sabahlamayı, sayfa başında geçirdiğin stres, sevinç ve sinir krizlerini... O sıcak dostluğu.
Hepsi unutulmaz birer anı olarak kalır, Yeni Asır'dan sonra...
Ayrılığın ilk günleri anlamazsın ama sonra kor yüreğe özlem, yavaş yavaş...
***
Önceki gün gördüm Facebook'ta... Bir dönem birlikte çalıştığım dostlarımdan Feride Özel ve Esen Evran'ın çabalarıyla, geçen cumartesi akşamı, İstanbul'un seçkin bir mekanında, Galata Meydanı'da Kivahan'da "1. Eski Yeni Asırcılar Büyük Buluşması" gerçekleşmiş...
Duygu dolu, anı yüklü ama neşeli bir akşam yaşadılar, eminim.
Neler anlatıldı, ne heyecanlar paylaşıldı, eni konu tahmin ediyorum. Aralarında olmak da isterdim, kısmet değilmiş...
Ama yüreğim o akşam, oradaydı. Özlediğim dostlarımla.
Emek verdikleri gazetelerini unutmadıkları, birlikte birçok kaderi paylaştıkları dostlarına özlem duydukları, bir İzmirli olarak paylaşmanın onurunu yaşadıkları için...
***
Selam sizlere; Esen Evran, Feride Özel, Ergun Gümrah, Volkan Öksüz, Sedat Pişirici, Işıl Çallı, Halit Kakınç, Ata Nirun, Birol Emekdaş, Hakan Akarcalı, Figen Onur, Kenan Kurtkaya, Mustafa Özbesler ve nice dostlar...
Bir gün, yine birlikte...
***
Kimseye, hiçbir kuruma nasip olmaz böyle bir özlem.
"Yeni Asır'cı olmak nedir ki" diyene, budur işte...
Öylesine özel bir dizi işte
Yıllar çabuk geziyor, günler ise göz açıp kapayıncaya kadar... O an, geçip gideni anlamıyorsun ama gidince yüreği sıkışıyor insanın...
Şimdi 50 yılı devirmiş bir 1960'lı olarak, yaşadığımız o sıkıntılı günleri, çektiğimiz yoklukları, kavgaları, hiç bitmeyen politik çekişmeleri, geçim sıkıntısı çeken anne ve babamızın verdiği varoluş mücadelesini, onur savaşını, kimlik bunalımını özler oldum.
Bana o yılları özleten, "Öyle bir Geçer Zaman ki" adlı dizi...
Bir film, nasıl daha ilk bölümden insanın yüreğini sarsar, geçmişe götürür, bu dizide gördüm.
Sadece ben değil, ertesi gün "O diziyi izlediniz mi akşam, ben kendimi alamadım, sabitlendim adeta" diyenleri duydukça, yalnız olmadığımı anladım.
Demek ki pek çok unsur, izleyeni esir almıştı.
***
O unsurlardan ilki, küçüğünden büyüğüne oyuncuların hepsinin o anı yaşamalarıydı.
Böylesine gerçekçi, böylesine senli-benli yapım, ekranda çok az bulunur. Hele duyguları yüreğe böylesine saplayanı...
Oyuncular, o an birer gerçekti. Yüreğe dokunmaları da...
İkinci unsur...
İnsanın, dizi yoluyla geçmişiyle hesaplaşmasını sağlayanını pek bulamadım bugüne kadar...
Dönem 70'li yıllar... Genci, yaşlısı pek çok sıkıntının yaşandığı acımasız bir süreç...
Ve de ihanetlerin, yoklukların, olayların durulmadığı, paranın efendi olduğu, mutluluğa çomak sokmanın büyük iş sayıldığı yıllardı onlar...
Dizinin başına geçinde, her sahnesinde, bir "geçmişle yüzleşme" var o yüzden...
***
Ve de diyaloglar...
Öyle abartıdan uzak, öyle içten ki, kaptırıyor kendisini insan.. Sadeliğe vuruluyorsun.
Bu, izleyiciye geçmişle bugün arasında bir köprü de kurduruyor. Farkında olmadan dizi kendisine çekiyor izleyenini...
Bir anda, çarçabuk...
Çocuk rollerinde hepsi de ayr ayrı başarılı ama evin delikanlısı başka... Büyük oynuyor o... Geleceğin yıldızı.
***
Bu, oyuncular kadar yönetmenin de, diziye emek verenlerin de başarısı... Dün akşam, dizinin ikinci bölümüydü, hiçbir şeyi görmedi gözüm...
Hele bir de en dramatik anda, Zamfir pamflütüyle girince devreye, film koptu.
Ve böyle devam ederse, bir süredir salı akşamlarının lideri "Aşk ve Ceza"yı da sessiz bir tehlike bekliyor bence...
Kendini yenilemezse, liderliği kaptırma riskini...
GÜNÜN SÖZÜ
Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.
Epiktetos
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.