Atatürk'ün değerini en iyi bilen, sanatçıdır
Her besteciyi yorumu başkadır Farjad'ın... Başlıbaşına bir müzik dehasıdır.
"Kemanı inleten adam" diye bilinir Farjad... Notalar onun maharetli elleriyle, renk cümbüşüdür kulaklarda...
Konak Belediyesi'nin davetlisi olarak İzmir'e gelen ve dün akşam İsmet İnönü Sanat Merkezi'nde özel bir konser veren Farjad, onuruna verilen yemekte, Atatürk'e övgüler yağdırdı.
***
İran'daki devrimlerin ardından ülkesini terk edip ABD'ye yerleşen sanatçının, Atatürk için söylediği şu sözler, birilerine kapak olacak nitelikte...
Tabii anlarlarsa...
Diyor ki Farjad "Atatürk gibi bir lidere sahip olduğunuz için çok şanslısınız. Türkiye'nin bugün huzurlu ve özgür olmasının en büyük etkeni Atatürk'tür. Ben de bir gün ülkemde de huzurun, mutluluğun, özgürlüğün hakim olmasını diliyorum. Bu olmadıkça müziğimde hep hüzün olacaktır."
***
İşte bu yüzden Atatürk'ün değerini en iyi bilen sanatçıdır. Bakın, sanatın her kesiminden bir insanı alın karşınıza Atatürk'ü sorun, onlar da benzer cevapları verecektir sizlere...
Ancak İran'daki devrimi reddeden Farjad'ın sözleri, hepsinden daha önemlidir benim için... Çünkü o memleketi adına yaşadığı hüzünlerden çıkış yolunu, Atatürk'ün özgürlük anlayışında bulmuştur.
Bakın ne diyor ısrarla, "Türkiye'nin bugün huzurlu ve özgür olmasının en büyük etkeni Atatürk'tür."
***
Bu tanımlamayı, politikacı pek yapmaz, çünkü onun bekletileri vardır, her kesimden almayı düşündüğü oyları...
Parayı yönetenler ise hiç yapmaz, çünkü onlar, bir ülkenin onurunu bile satacak kadar gözü karadır. Özgürlüğü, kurulu düzene direnişi, başkaldırıyı sevmezler. Kendilerine tapınılmasından hoşlanırlar.
Aşırı dinciler ise ağzına bile almaz. Çünkü korkar.
Bu yüzden Atatürk'ü, öncelikle sevenler, o ölümsüz lidere çıkarsız bağlı olan sevdalıları, gençler ve sanatçılardır.
Çünkü onların bir beklentileri yoktur, ne para, ne pul, ne şöhret... Ne kalemleri satılıktır, ne yürekleri...
Onun için de gerçeği görürler, hissederler, gönülden yansıtırlar.
Tıpkı usta müzisyen Farjad gibi.
Kendisine iyilik yapan bülbüle sahip çıkmayınca
Ve yaşlı işadamı başlamış anlatmaya: "Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona "Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın" demiş.
***
Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan.
***
Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış. Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın..."
Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...
Sözün özü, dostluk ipini koparmayın dostlarım. O insan, hayat kaynağınızdır. (BİTTİ)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.