Eurovision Şarkı Yarışması'nda "başarıyı" birincilikle sınırlarsanız, evet Can Bonomo başarısız, çünkü yedinci...
Ama ben öyle bakmıyorum. Çünkü müzik dünyası çok başarılı, sempatik ve yaratıcı bir sanatçı kazandı, diye düşünüyorum.
Zira Can Bonomo hem müzikal yeteneği hem farklı ve akılda kalıcı müzik tarzı hem de ruhundaki coşkulu "oyuncu" kimliğiyle, geleceğin ışığı...
***
Olayın bir başka yönü, genç ve yurt çapında tanınmayan bir müzisyenin, daha önce Eurovision'a katılan şöhretli nice şarkıcılara nazaran, sıralamada daha büyük bir başarıyı elde etmesi...
Diğeri de, düne kadar sadece barlarda sahneye çıkan genç bir müzisyenin, 6 ay gibi kısa bir sürede hazırlanıp dünya sahnesine çıkarak etkileyici bir sınav vermesi...
Bu yönleriyle baktığınızda Can Bonomo, Eurovision sınavından alnının akıyla çıkmış ve gurur vermiştir.
Genç müzisyenlere de iyi bir örnek olmuştur.
Bu yönüyle TRT'nin de başarılı bir seçim yaptığı ortadadır.
***
Şarkı yarışmasıyla ilgili diğer iki gözlemim de, yılların dev sanatçısı, dünyanın en güzel sesi Engelbert Humperdinck'in anılarımızı tazelemesi, o güzel şarkısına rağmen ülkesini son sıralardan kurtaramaması...
Diğeri de, komşu ve dost ülkelere 12 puan uygulamasının, bu yıl daha açık ve net ortaya çıkması...
Yani "Müzik nasıl olursa olsun, politika kazansın" gerçeği...
Bu da Eurovision'un şarkı misyonunu bitiriyor gitgide...
GÜNÜN SÖZÜ
Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı denir. Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına ise siyasetçi.
George Pompidou
Orhan Boran bir toplumsal değerdi
Yaşı benim 50 ve üzerinde olanlar çok iyi bilir. En büyük eğlencemiz radyoydu bizim... Sabah, akşam şarkılar, türküler, radyo tiyatroları, yarışmalar ve futbol maçları için yegane başvuru kaynağımızdı o...
Evimizin genellikle, baş köşesine yerleşen bu sihirli cihaz, dünyayı ayağımıza getirirdi, o günlerin deyimiyle "ajans dinlemek" için de radyo başına geçmek yeterliydi.
O bizlere başka bir dünyanın kapılarını açardı. Hayal dünyamız genişler, "içinde adamların, kadınların gezindiği" bu bilgiç dünya, bize yaşadığımızı hissettirirdi.
Özeldi, keyifliydi.
***
Bugün nasıl televizyonun şöhretleri var, radyonun da vardı, Orhan Boran gibi, Halit Kıvanç gibi...
İkisi de çok popülerdi, ikisi de birbiriyle yarışırdı. Ama tarzları çok farklıydı. Orhan Boran daha çok eğlence programlarıyla, Halit Kıvanç ise futbol maçı anlatımlarıyla öne çıkardı.
Orhan Boran, sunuculuğunu, fıkralarla, öykülerle, anekdotlarla süsleyen, hazırcevap ve coşkulu bir isimdi.
Hayranları vardı; dergilerin, gazetelerin röportaj yapmak için peşinden koştuğu bir şöhretti.
Söyledikleri dinlenir, öğütleri dikkate alınırdı. İnsana sevgi ve saygı aşılardı. Her zaman işine, eskilerin deyimiyle "grantuvalet" gelirdi.
"Beni kimse görmüyor nasılsa" diye kaçamak yapmaz, işine ve insana saygısından ödün vermezdi.
Ve en önemlisi Türkçe'yi çok iyi konuşurdu.
Fıkra anlatırken bile, ağzını bozmaz, şivesini değiştirmezdi.
Çok özel bir insandı bizim için...
***
Önceki gün, hayata gözlerini kapadı büyük üstat... Bu toplumun en zor yıllarında, ekonomik sıkıntılarda, politik gerginliklerde, darbelerde yüzümüzü güldüren, umut veren, yaşama sevinci aşılayan, mizah ustası bir değerdi Orhan Boran...
Bizler ondan çok şey öğrendik, en başta da, insanca değerleri...
Ölüm onu bizden ayırdı ama anıları hep yüreğimizde...
Işıklar içinde yatsın.