Çocukları daha çok sevmeliyiz
Şehirde yaşıyoruz... Apartmanda konserve yaşam süren çocuklarımız için üzülüyoruz. Bahçeli eve taşınmaya herkes için hayat şartları el vermiyor. Bazen maddiyat engel oluyor, bazen de iş yoğunluğu vb... Bahçeli bir eve taşınıldığında yaşıtlarını bulup bulmayacakları konusu da muamma zaten... Kaldı ki, şehrin göbeğinde yaşamanın avantajlarından biz büyükler çok kolay vazgeçemiyoruz...
Durum böyle olunca çocuklarımızı apartmanlara sıkışmış hayatlara zorluyoruz.
Okuldan eve, zamanımız elverdiğince de okulların başka türevleri olan kurslara yönlendiriyoruz. Özgürlüklerinin olmadığı başka disiplinlere uydurmaya çalışıyoruz yani... En azından hareket etsinler, sanatla tanışsınlar istiyoruz. Yaratıcılıktan bahsetmiyorum bile... Özgürlüğün olmadığı yerde yaratıcılığın gelişeceğine inanamıyorum bir türlü... Yaratıcılık ise en iyi özgür oyun alanlarında ve akranlarıyla birlikteyken gelişiyor... Sanat akımlarını ya da kurallarını öğrenmeleri en fazla entellektüelite kazandırır diye düşünüyorum ki elbette o da gerekli..
ÇOCUKLARA ÖZGÜRLÜK
Asıl bahsetmek istediğim özgür oyun alanlarının önemi. Hele tatil de bu kadar yaklaşmışken. Bu amaçla birkaç yıldır yazlarımızı oğlumuzun tatilini özgürce yaşayabileceğine inandığımız mütevazi bir sitede geçirmeye başladık. Çocukların bol olduğu, komşuluk ilişkilerinin yaşandığı, oyun oynarken yemek saatlerini bile unutabilecekleri bir site. Çocukluklarını en azından yaz tatillerinde doyasıya yaşayan şanslı çocukların olduğu yani... Ancak hesap etmediğimiz bir durum ortaya çıktı... Çocukları sevmeyen yetişkinler...
Saygıdeğer ablalar, ağabeyler, teyzeler, amcalar ve yaşıtlarım; Sizi temin ederim ki, çocuklarımıza çok yükleniyoruz. Kurallara uyması konusunda sürekli uyarıyoruz.
SÜREKLİ ENGELLENİYORLAR
Apartmanlarda evde koşmalarına bile izin vermiyoruz. Restoranlarda, AVM'lerde yüksek sesle konuşacaklar, koşacaklar diye ödümüz patlıyor, sürekli engelliyoruz.
Kapının önüne çıkıp oyun oynama imkanları zaten yok... Sürekli kontrol altındalar yani... Ama onlar çocuk... Biraz empati lütfen... Sizler çocukluğunuzda bu kadar kısıtlandınız mı? Saat 18.00'de evimizin bahçesinde arkadaşları ile oynarken sizin gürültü diye şikayet ettiğiniz sesleri sevmeye çalışsanız... Çünkü oyun oynamak en doğal hakları... Hem yasal hem de fiziksel bir haktan bahsediyorum... Saygının karşılıklı olduğunu hatırlasak... Çocukların hakkına saygı duyup, sonra onlara bu konuda örnek olabilsek...
Bu topluma yapabileceğimiz en büyük iyilik çocukluklarını yaşayabilen bireyler yetiştirmek... Büyüdüklerinde sağlıksız birey olduklarında yarattıkları sorunlar emin olun toplumda çok daha büyük problem olacak sizler için. Lütfen bunu tehdit olarak algılayın.. Toplumumuzun çocukları daha çok sevmeye ihtiyacı var. Böylece onlar da sizlerin hak ettiği saygıyı çok daha kolay gösterecekler... İnanın onlar ellerinden geleni yapıyorlar ve biz ebeveynler bu konuda çok yükleniyoruz çocuklarımıza.
Oyun en temel hakları ve hiçbirimiz bu hakkı burunlarından getirecek kadar insafsız olmamalıyız. Kaldı ki neşe dolu bu sesleri sevmek çok da zor olmamalı..
BİR FIRSAT OLABİLİR
Yaşı geçkin abla ve ağbilerimize de heyecan getirecek nitelikte aslında bu oyunlar. Bir fırsat yani kendi çocukluklarını hatırlamaları hatta bu oyunlara katılım sağlamaları için. Kimbilir, belki farklı oyunları da öğretebilirler çocuklarımıza...
Bunun için bağırıp çağırma yerine doğru iletişimi kurmaları yeterli. Hem kendileri hem de çocuklarımız için dünya çok daha güzelleşebilir bu sayede.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.