Hastaneye giden 12. sınıf öğrencisi meramını anlatabilmeli, değil mi? 10 yaşındaki çocuk bakkala, manava gidip alışverişini yapabilmeli para üstünü doğru alabilmeli... 9 yaşından itibaren servisine kendi inip binmeli, eve girebilmeli...
7 yaşından itibaren evdeki sorumluluklarını önemsemeli... En azından sofrayı kurup kaldırabilmeli. 11 yaşında vatandaşlık bilinci gelişmeye başlamalı, en azından bayrak sevgisi ve saygısı yerleşmiş olmalı... Çok daha küçük yaşlardan itibaren aidiyet duygusu oluşmalı... Başardıkça özgüveni gelişmeli, kendiliğinden, ekstra çaba göstermeden...
Ancak;
20 yaşında dahi resmi kurumlardaki işlerini halledemeyen, ortaokul çağında olup restoranlarda ne yiyeceğine karar veremeyen, evlerde sofra kuramayan, ödevini yapamadığında mazeretini öğretmenine anlatamayan, hatta ilkokul son sınıfta olup kişisel hijyenini sağlayamayan, ayakkabısını bağlayamayan, giyinemeyen... Çocuk ve gençleri daha sık görür olduk. Eğitimin süresi arttıkça hayattan uzaklaşıyor sanki bu çocuklar... Adeta yaşamda kalma kabiliyetlerini kaybediyorlar. Oysaki özgüvenleri gelişsin, hayatta önemli başarılara imza atsınlar diye değil mi bütün çabamız, okulların en iyilerini bulma arayışlarımız?
KORUMACI EBEVEYN
Onları pamuklara sarıp, her kötülükten koruyoruz. Hayatlarına vıcık vıcık dahil olup yaşayabilecekleri özgür alanlar bırakmamamız da hep bu koruma isteğinden... İşte bu koruma hissi ile onların hayatını da omuzlarımıza yükleyerek böyle özgüvenden uzak (şımarıklığı, özgüven ile karıştırmayalım) bireyler yetiştirmeye sebep oluyoruz maalesef. Haliyle hayattan da uzak...
Günümüz dünyası korkutucu... Komşuların bile birbirini tanımadığı bu koşullarda haklı olarak özellikle anneler daha fazla korumacı davranabiliyor. Kendi kendine yetemeyen, bağımlı bireyler haline getirebiliyoruz canlarımızı. Aynı sebeple özgüvenden de her geçen gün daha fazla uzaklaştırıyoruz. Üstelik dünyanın merkezine koyduğumuz, tüm yaşamımızı onlara göre şekillendirdiğimiz evlatlarımız, bir de empatiden yoksun bencil bireyler haline geliyorlar. Bir araya geldiklerinde ortak bir noktada dahi buluşamıyorlar.
EN BÜYÜK KÖTÜLÜK
Nasıl büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız? Üstelik bunu kendi ellerimizle çocuklarımızı koruma kollama adına yapıyoruz. Kuralsız, disiplinsiz, özgüvensiz, kaba, en önemlisi vicdansız bireyler haline getiriyoruz onları.
Çocuklarımıza daha büyük bir kötülük yapabilir miydik? Sırf bu yüzden ileride kalpleri çok kötü kırılacak, beceriksizliklerinden kaynaklanan bağımlılık duygusu hayatlarını çekilmez hale getirecek...
Ve kim bilir ne acılar çekecekler... Okula giderken kıyafetini biz hazırlayıp giydirdiğimizde çocuğumuza iyilik yapmadığımızın, bilakis ona sen bu işi beceremezsin mesajını verdiğimizin;
Evde sorumluluklarını belirleyip yapmasını beklemediğimizde ise işe yaramazlık duygusu aşıladığımızın, anne baba birlikte, tutarlı hareket etmediğinde kendini güvensiz ve başıboş hissedeceğinin, çabasız istediklerine ulaştığında yanlış dünya algısı oluşturduğumuzun farkına varır ve bu yönde davranışlarımızı değiştirirsek; içi doldurulmuş özgüvene sahip, kendini tanıyan, hedef belirleyen hepsinden önemlisi vicdanlı çocuklarımız olacak.