Mış gibi yaşamlar
Herkes birbirini seviyormuş gibi...
Herkes mutlu sanki...
Bütün hayatlar kıskanılası...
Bütün çocuklar mükemmel...
Anne babalar bizi hiç ilgilendirmese de çok romantik...
Diğer yandan; Her gün haberlerde bir yenisini gördüğümüz, kadın erkek ayırt etmeden uygulanan, bizleri şaşkınlığa çeviren şiddet olayları, sayısı artan parçalanmış aileler, okullarda akran zorbalıkları, her geçen gün çoğalan trafik terörü... Hangisine inanalım... Çelişkiyi nasıl açıklayalım?
PR ZAMANI
Maalesef çok da fazla sorgulamadan reklamı en çok olana inanıyor, kapılıveriyoruz.
Devir pr devri yani... Elbette tanıtım olacak... Sorun, anlatılanların yanıltıcılığını test edemiyor, bazen de sorgulamıyor oluşumuzda... Kolayı seçmemizde yani.
Sosyal medyada mükemmel sanılan hayatlar yüzünden dağılan aileler bile var... Kendi hayatlarını yaşayamayan ya da asıl olanı gizleyip yaşıyor(muş) gibi yapanlar ve bunu sergileme ihtiyacı olanlar anlaşılmayacak şekilde pr peşinde? Bunu anlamak uzmanların işi olmakla beraber, sanal alemde paylaşılanların gerçek olmaktan uzak daha çok hayal dünyasını yansıttığını hatırladığımızda çok da önemi kalmayacak... Ama başka alanlardaki yanıltıcı tanıtımların çok daha ağır sonuçları olabilir. Hele de bu reklam eğitim alanındaysa.
EĞİTİM GÖNÜL İŞİ
Eğitim, malumunuz gönül işidir. Eğitimciler vicdan odaklıdır, olmalıdır... Vicdandan uzaklaşıldığı an, kişisel ihtiraslar ve onun sonucu etik dışı pr çalışmaları görülür. Tehlike de o noktada başlar...
Kendi reklamını yapmak isterken en sevimli, en başarılı, en yetenekli çocuklar ön plana çıkarılır. Eğitimcilerin ihtiyacı artar bir süre sonra bu tarz öğrencilere... Halbuki gerçekte öğrenci öğretmenine ihtiyaç duymalı. En kötüsü gerçekten daha fazla ilgiye gereksinim duyan; bazen sosyal, bazen akademik, bazen sanatsal alanda biraz daha geriden gelenler ile uğraşmayı zaman kaybı görüp, tabir yerindeyse sümen altı edebilirler. Çocuğunun daha fazla değer görmesi için anne babalar o kurstan bu kursa koşturtabilir minikleri...
Küçücük yaşta var olabilmek için acımasız rekabet ortamında hissedebilir evlatlarımız kendilerini... Bu yüzden sevgi, paylaşma, dostluk,ekip olmanın hazzı gibi duyguları öğrenemeden kendini gösterebilmenin yollarını arar ve çok farklı hisler ile istemediğimiz davranışlara yönelir. Halbuki eğitimin amacı istendik davranışlar geliştirme olmalı.
Eğitimci öğrenci odaklı olmalı kendini ön plana çıkarmaktan sakınmalıdır.
OKUL GÖSTERİLERİ
Okul gösterilerine gelen hiçbir ebeveyn profesyonellik aramaz. Öğretmenin başarısı sergilenen programın mükemmelliğinde değil, tüm öğrencilerin katkısında ve sahiplenmesindedir.
Gerçek eğitim kurumlarında, her çocuk okulun her alanındadır.
Seçilmiş birkaç öğrenciyle işler yürütülmez.
Her öğrenci kendi kapasitesini geliştirir, her alanda hak tanınır, böylece herkes kadar değerli olduğunu hisseder. Örneğin spor takımlarına başarılı olanlar kadar çabası yüksek olanlar da alınır. Eğitimde öğrencinin çabasının değer gördüğünü göstermek ve motivasyonunu arttırmak, takımın şampiyon olmasından çok daha değerlidir.
Yetenekli olanların kabiliyetlerinin arttırıldığı, geriden gelenlerin de kapasitelerini geliştirdikleri , öğretmenin ve yöneticilerin öğrenci odaklı olduğu okullarımızın sayısı hiç de az değil..Tüm okullarımızın bu yolda gelişmesi en büyük hayalimiz. Hem öğretmen hem de ebeveyn olarak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.