Annelik hiç bitmeyen suçluluk duygusuymuş. Hele de günümüzde... Çelişkili bilgiler; bizim çocukluğumuza hiç de benzemeyen çocuklar; tamamen değişmiş yaşamlar, neyin doğru olduğu konusunda birbiriyle çelişen uzmanlar ve daha birçok etmen, el yordamıyla deneye yanıla ebeveynlik yapmamıza sebep oluyor. Her bireyin kendine özgü olması bir yana Z kuşağı bizden çok farklı özelliklere sahip. Bir yandan anlamaya çalışırken diğer yandan doğru ebeveynlik yapmak hiç de kolay olmuyor haliyle. Hatta öğretmenlik ve psikologluk bile...
DÖNÜLMEZ BIR YOL
Çağın değişen şartlarında eski doğruları dayatmanın zorluğu, çekilen bu zorluğun sonuca ulaşıp ulaşmayacağından emin olamama da cabası. Değişen, dijitalleşen dünya...
Bu dünyaya bizden çok daha uyumlu çocuklar. Kendi çocukluğunu sanki en sağlıklısıymış gibi dayatan ebeveynler.
Geri dönülmez teknolojik gelişme yokmuşçasına tablet telefon kullanan çocuklara ve onların ebeveynlerine uygulanan baskılar. Geçen günlerde Alzheimer çocuklar tabirini oluşturan bir ünlümüz, çocuklarımızın beyinlerinin küçüldüğünü dahi iddia etti. Suçluluk duygularımızın üzerine yenileri eklendikçe ekleniyor yani... Alın elinden tableti, yasaklayın dayatmalarına bunun imkansızlığı göz önüne alınmadan her gün maruz kalıyoruz.
Yasaklamak çözüm değil... Ama bu onları başıboş bırakacağımız anlamına da gelmemeli. Ancak şu gerçeği de unutmamalı ki, dijitalleşme hayatın tüm alanlarında farklılık yarattı. Ezber bozuldu yani... Artık yeni çözümler üretme, çağa ve çocuklarımıza adapte olma zamanı.
FARK YARATACAKLAR
Dijital bağımlılık, literatüre giren bir terim artık. Üstelik günlük telefon kullanım süresi ile genç intiharları arasında da doğru bir orantı belirlenmiş. Uyku düzenine verdiği zarar, dikkat dağınıklığına etkileri vs de hep bildiğimiz tehlikeler zaten... Haliyle bunların karşısında çokça panikleyebiliyoruz.
Panikledikçe de hatalarımız artıyor.
Diğer yandan, fark yaratanlar teknolojiyi doğru kullanabilenler arasından çıkacak. Bağımlısı olmadan yönlendirebilenlerden yani. Aynı zamanda sosyal iletişim yeteneği olanlardan.
Geleceğin girişimcilerine yasaklar koyarak iyilik yapamadığımız gibi, delinen yasaklar ebeveynliğimizi de sorgulatacak haliyle...
DENGEYI SAĞLAMAK
Dijital dünyanın sunduğu birçok fırsatı göz ardı edemeyiz. Mesela benim oğlum akıcı İngilizcesini 4 yaşından beri izlediği videolardan öğrendi. Sadece İngilizce değil elbette öğrendiği...
Birçok bilimsel konuyu da videolardan görme, izleme şansı buldu. Ancak yine de dozunu kaçırdığını çok sık düşünüp, çokça çatışmalar da yaşadık. Dediğimiz gibi, başıboş bırakabileceğimiz bir alan da değil sanal alem... Bilgisayarlara gömülüp kaldıklarında asosyalleştiklerini düşünürken ise gözden kaçırdığımız sosyalleşme yönteminin de değiştiği. Tabi asıl olan dengeyi sağlayabilmek.
ÇOK YÖNLÜ ÇOCUKLAR
Çağımız çocukları bizim gibi tek yönlü değil artık. Bu çocuklar çok disiplinli.
Bizim zamanımızda sanat ya da sporla uğraşmayı seçerdik. Onu dahi seçen sınırlı sayıdaydı. Günümüz çocukları sanat, spor, bilim ve teknolojiden uzak kalmamalı. Zaten kalamıyorlar da...
Yaratıcılıklarını kısıtlayan hiçbir ortam onlara uygun değil. Okullarımızı yapılandıran yetişkinlerin göz önüne alması gereken en önemli konu bu olmalı.
Oğluma, "Bu hafta ne yazayım?" diye sorduğumda cevabı arkadaşlarının da onayını aldı: Okullar niye sıkıcı konusunu irdelememi istedi... Sizce niye?