Çağrı cihazlarını CIA ile Mossad bombaya çevirdi
Bombaya çevrilen çağrı cihazları ve telsizleri olayı (istihbarat oyunu) dünyayı şaşkına çevirdi. Lübnan'da 17 Eylül'de meydana gelen çağrı cihazı patlamasının ardından 18 Eylül'de de bir patlama dalgasıyla karşı karşıya kaldı. Söz konusu patlamalar pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Lübnan'da çağrı cihazı ve telsizleri kimin bombaya çevirdiği, nelerin hedeflendiği, diğer elektrikli cihazların da bombaya çevrilip çevrilmeyeceği ülkeler tarafından enine boyuna tartışılıyor.
Lübnan'da elektronik cihazların bombaya çevrilmesiyle meydana gelen patlamaların arka planı da bir bir ortaya çıkıyor.
SNOWDEN'IN İTİRAFI
Çağrı cihazları ve telsizlerin bombaya çevrilmesi konusunda ortaya çıkan önemli sonuçlar var. Çağrı cihazları ve telsizleri ürettiği tespit edilen Tayvanlı firmanın arkasında CIA-Amerika, Macaristan'daki paravan şirketin Mossad-İsrail olduğu belirlenmiş durumda. Strateji ve güvenlikistihbarat uzmanları, saldırının arkasında İsrail ve ABD'nin olduğu konusunda hemfikir. İsrail'in 7 Ekim 2023'teki istihbarat zaafiyeti ile ilgili sıkıntı yaşayan istihbarat servisi Mossad'ın, göze batan bir çalışma yapmak zorunda kaldığını işaret eden güvenlik- istihbarat uzmanları, "Son saldırılar, suikastlar ve Hizbullah'a yönelik saldırılarla İsrail, azalan istihbarat itibarını geri kazanmayı hedefliyor" dediler. Uzmanlar, patlamaların arkasında ABD istihbarat servislerinin olduğunu işaret ederek, "ABD'nin gelişmiş gözetleme araçlarına ve iletişim cihazlarının çalışmasına uzaktan müdahale etme yetenekleri çok yüksek. CIA bu kabiliyetini Echelon İstihbarat Sistemi ile başlattığı 1960'lardan beri geliştirdi" diye belirtti. Eski Ulusal Güvenlik Ajansı çalışanı Edward Snowden da 2013 yılında Amerikan casuslarının kullandığı yeni araçlara ilişkin muhtelif açıklamalarda bulunmuştu:
"ABD, İsrail'in Gazze'ye ve Lübnan'a karşı yürüttüğü soykırımın ortağıdır."
FİDAN'IN TESPİTLERİ
Lübnan'da meydana gelen olayla ilgili Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, çok önemli bilgilerle karanlıkları aydınlattı. Bakan Fidan'ın açıklamalarına dikkat verilmeli.
Lübnan'da elektronik cihazlarda meydana gelen patlamaların yaklaşık 1 yıldır devam eden "savaşın bir parçası" olduğunu söyleyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın son açıklamaları çok dikkat çekici.
Fidan, Türkiye'nin "savaşın başından itibaren" İsrail'in stratejisine yönelik bir gerçeklik gördüğüne işaret ederek, "İsrail, ilk önce Gazze'yle ilgili hesaplarını görecek; ondan sonra Lübnan'a bu işi kaydıracak diye. (Lübnan'daki saldırılar) Şimdi adım adım Lübnan'a doğru tırmandırmaya başladığını görüyoruz. Tabii son 2 gündür olan patlamalar elektronik cihazlarla ilgili, bunlar tabii istihbarat literatüründe 'Fırsat Operasyonu' diye nitelendirilen operasyonlar" dedi. İsrail'in Hizbullah'ın yapacağı satın almaları teknik ve insani istihbarat kaynaklarıyla önceden öğrendiği tespitini yapan Fidan, daha sonra şirketlere nüfuz etmesiyle Lübnan'daki durumun ortaya çıktığını kaydetti. Bakan Fidan, bölgedeki tırmanmanın endişe verici olduğunun altını çizerek, "İsrail'in yürüttüğü bu operasyonların giderek daha büyük provokatif bir şekle dönüşmesi ve karşılığında da artık Hizbullah'ın, İran'ın ve onlara yakın unsurların cevap verme dışında bir seçenekle karşı karşıya kalmamaları gibi bir noktaya geldik" ifadelerini kullandı.
YENİ TEŞKİLAT
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırılarına ve saldırıların nasıl biteceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakan Fidan, şunları söyledi: "İsrail, bu savaşa nereden bakıyor, bence o soruyu sormak gerekiyor.
Yani bu savaşı siyasal bir çözüme götürmek ve kalıcı bir barış için mi istiyor? Yoksa bu savaşı klasik savaş yöntemlerini kullanarak, tırnak içinde tehdit olarak gördüğü her şeyi elimine ederek, askeri, siyasi, ekonomik diğer yeteneklerini kullanarak yine klasik yöntem uygulamak mı istiyor?
Bizim gördüğümüz İsrail'deki şu andaki fanatik radikal hükümet bütün tehditleri yok etme stratejisi güdüyor. Bunun için bütün askeri kabiliyetlerini mobilize etmiş durumda ve bunun için aşamalı strateji uyguluyor; Gazze'den sonra şimdi Lübnan'a geçiyor, daha sonra belki başka hedeflere doğru yönelecek." Bakan Fidan, siber güvenlik konusunda Türkiye'deki kurumlarda büyük bir farkındalık olduğunu aktardı. Fidan, "Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bünyesinde bir genel müdürlük var. MİT ve Emniyet Teşkilatı bu konuda etkili" diyerek, "Müstakil bir siber güvenlik teşkilatı kurulacak" müjdesini verdi.
KRİTİK DEĞİŞİKLİK
Cumhurbaşkanlığı Koruma Hizmet Müdürlüğü düzenlemesinde dikkat çeken bir değişiklik yapıldı. Mevcut cumhurbaşkanının nasıl korunacağını düzenleyen maddeye, "Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiler" ifadesi eklendi.
Böylece, eski cumhurbaşkanlarının da mevcut cumhurbaşkanı gibi korunabilmesine olanak sağlandı. Koruma Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün Cumhurbaşkanı ile sayılan bu kişileri "maddi ve manevi şahsiyetlerine yönelik her türlü saldırıya" karşı koruyacakları belirtildi. Uzmanlar, "İsrail'in öncelikli amacı, Filistin'de yaşanan katliam ve soykırımdaki sorumluluğundan dikkatleri başka yöne çekmek ve küresel kamuoyunun gündemini değiştirmek" görüşünde.
ATEŞKES ŞARTI
Lübnan olayı ile ilgili Derin Amerika ve siyonistlerin sesi olarak bilinen Wall Street Journal gazetesi dikkat çeken bir analiz yayınladı. Derin gazeteye göre, ABD Başkanı Joe Biden'ın görev süresi bitmeden İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşmasının "mümkün olmadığı" değerlendiriliyormuş.
Bilindiği gibi, ABD, arabulucular Katar ve Mısır ile birlikte aylardır ateşkes sağlamaya çalışıyor ancak İsrail ve Hamas'ı nihai bir anlaşmaya ulaştırmayı başaramadı. Ateşkes anlaşmasının önünde iki engel özellikle zorlayıcı oldu. Bu iki engel, İsrail'in Gazze ve Mısır arasındaki Philadelphi koridorunda kuvvet bulundurma talebi ve İsrail'in elindeki Filistinli mahkumlara karşılık İsrailli rehinelerin takasının ayrıntılarıydı.
Belli oldu ki, İsrail'in Lübnan'da Hizbullah tarafından kullanılan çağrı cihazları, telsizler ve diğer iletişim araçlarını hedef alan iki günlük saldırısı da anlaşma ihtimalini azalttı ve bölgesel bir savaş ihtimalini arttırdı.
SONUÇ
ORTADOĞU'DA akan kanın, mağdur ve masum Filistinlilerin çektiği ızdırabın arkasında, Amerika ve İsrail'in kirli planları var. Amerika, Ortadoğu'da dünya hegemonyasını sürdürmek için kan akıtıyor, jeopolitik haritalar çiziyor. Siyonist Netenyahu da, Amerika'da başkanlığa soyunan Kamala Harris ve Trump'ın evanjelist- siyonist planları doğrultusunda, sözde vaat edilmiş topraklar (Arzı Mev'ud) hayali peşinde katliamlar yapıyor. İsrail bayrağına dikkatle bakınız. İsrail'in bayrağındaki iki mavi çizgi (Nil'den Fırat'a kadar) sinsi ve kirli planları gösteriyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.