Ben ortaokula giderken 30 yaşındaki bir insan için çok genç dendiğinde şaşırır kalırdım. 30 yaş gözümde büyür de büyürdü! Hele ki 40'a geldin mi artık yaşamanın bir anlamı yoktu. Ama bu konuda yalnız değilim. 30'una geldiğinde hayatının kontrolünü kaybettiğini düşünen pek çok insana rastlıyorum etrafımda.
İSYAN VE SAVAŞ DÖNEMİ
Oysa artık yetişkin olduğunuzu varsaydığınız 20'li yaşlarda hem kendinizle hem de dünyayla savaşırsınız. Kendinizi kanıtlamaya çalışır, görüşlerinize ters düşenlere isyan edersiniz. Henüz hayallerindeki işe sahip olmayanlar ise asla olamayacaklarını varsayar. Bir de 30'lu yaşlarınızda hala bekarsanız bundan sonra asla düzgün bir ilişki kuramayacağınızı düşünür ve depresyondan depresyona koşarsınız. Tabi buna çevreden gelen "evlenmek için geç kaldın" baskıları da eklenince durumunuzun tamamen umutsuz olduğu hissine kapılırsınız. Ancak bu baskıları kulak ardı eder de kendi isteklerinize odaklanırsanız en güzel ilişkileri de bu yaşlarda yaşarsınız. Çünkü artık karşınızdaki kişiden ne istediğini bildiğiniz ve kendi ihtiyaçlarınızı tanıdığınız yaştasınızdır. Fakat baskılara aldanıp acele ederseniz kötü bir evlilik yapma ihtimaliniz de o kadar yüksektir.
KENDİNİ SALIVERMEK
Gelecek yılların tekdüze olduğuna kendinizi inandırmak da bu yaşta en sık yapılan hatalar arasındadır. Oysa ki önünüzde uzun, inişli çıkışlı bir çalışma hayatı sonra da muhteşem emeklilik hayalleri vardır. 30'lu yaşlara gelenlerin yaptığı en büyük hatalardan biri de bedenlerine ve eğitimlerine 20'li yaşlardaki özeni göstermemek. Benden geçti deyip kendini salıvermek. Eğer 30'unuza geldiniz ve her şey için çok geç olduğunu düşünüyorsanız sayfa manşetindeki iki kadının hikayesini iyi okuyun. Biri 73 yaşında torununu öldüren bir çete lideri. Diğeri ise 73 yaşında her gün yeni bir şey öğrenmenin peşinde. Nefes aldığınız sürece ne kötülük ne suç ne öğrenme ne de hayat bitiyor. Her yeni gün istediklerinizi yapmak için bir fırsatken yaşlanmak da içinizdeki kötülüğü yok etmeye yetmiyor.