Kadınlar için saçın ne kadar önemli olduğunu herkes bilir. Aslında erkekler için de önemlidir ama toplum, erkeklerin saçsız olmasına alışkındır ve bu durum pek de yadırganmaz.
Ancak saçları dökülmüş bir kadın sokağa çıktığında acıyan gözler hemen ona doğru çevrilir. Kanser tedavisi olduğu anlaşılır. Hastalıktan sadece bu yüzden korkanları bile tanıyorum. Çünkü onun gözünde saçsız sokağa çıkmak bir uzvunu kaybetmek kadar kötüdür, içine kapanır, moral olarak çöker. Çünkü toplumda dışlanmak, acıyan bakşların odağı olmak öyle karşıdan göründüğü kadar kolay değildir.
KONU SAÇ DEĞİL, 'NORMAL'
Burada aslında konu saçtan çok genel olandan farklı olmak ve normal kavramının dışına çıkmak. Mesela pandemiden önce maske takanlara da aynı acıyan gözlerle bakılıyordu. Değişen 'normal' kriterlerimizin ardından tam tersi maske takmayanlara acıyan gözlerle bakıyoruz artık.
Aydın'da kanseri yenen bir öğretmen kendi yaşadığı üzüntülü dönemi atlattıktan sonra diğer hastalar için de bir proje başlatmış. Projeye 31 çocuk katılmış.
Ancak haberin içinde konuşan bir çocuk dikkatimi çekti! Minik kız, "Annem 'kestirme', babam "kökü sende" dedi.
Annemi dinlemedim. Saçlarımı bağışladığım için çok mutluyum" demiş.
Oysa ki bu projenin asıl kazananı, peruklara sahip olan hastalar değil, çocuklar.
Paylaşmanın tadını alabilmiş, empati kurabilmeyi öğrenebilmiş bir çocuğun mutluluğunu başka ne sağlayabilir ki. O saçlar yeniden uzayacak ama birini mutlu etmenin tatmini, işe yaramanın hazzı ömür boyu o çocuğa eşlik edecek.