Günümüzde İzmir'in arka mahallesi olan Basmane ve Tepecik aslında kentin ilk yerleşim yerlerinden...
Özellikle Basmane, Aziz Vukolos Kilisesi (Basın Müzesi) Radyo ve Demokrasi Müzesi gibi pek çok tarihi-kültürel mekana ev sahipliği yapıyor. Ayrıca evleriyle, sokaklarıyla eski İzmir'in tarihinden de derin izler saklıyor. Gurme yazarımızın bu hafta boş bıraktığı Lezzet Durakları köşesini layıkıyla doldurmak için gazetemizin gizli gurmesi Fatih Şendil ile küçük bir Basmane-Tepecik turuna çıktık.
İzmir'in en iyi polis adliye muhabirlerinden biri olması dolayısıyla kentte bilmediği sokak, genlerden gelen gurmelik dolayısı ile de girmediği restoran-lokanta olmayan Fatih Şendil ile ilk durağımız Tepecik'teki Ödemiş Köftecisi oldu.
SADECE ÖDEMİŞ KÖFTE
Mekanın sahibi Ersin Bey'in güler yüzü ve efsaneleşmiş köftelerini yemek için oturduğumuzda hem ustalar hem garsonlar hem de paket servisçiler arı gibi çalışıyordu. Lokanta tek bir konuda uzmanlaşmış olmanın tüm şartlarını yerine getiriyor. Öyle ki yemeğin arkasından tatlı yemek isterseniz o bile yok.
Sadece ve sadece Ödemiş köfte yemek için gitmelisiniz. Hatta yemeğinizi yedikten sonra fazla oturmasanız iyi olur, çünkü diğer müşteriler sizin kalkmanızı ayakta bekliyor. Köfteci Ersin'i tanımayan, onunla bir video çekmeyen vlogger, fotoğraf çekmeyen blogger yok. Gazetelerin de en iyi Ödemiş Köftesi köşelerinin ilk sırasında. Bu kadar küçük bir dükkanda, böylesine büyük bir ünü hak edecek tüm iyi özelliklere temizlik, hız, kalite, lezzet ve güler yüze sahip çünkü.
93 YAŞINDAKİ TATLICI
Ersin'in Yeri'nde tatlı olmadığı için ikinci durağımız Basmane oldu. Basmane Lokmacısı olarak bilinen, ayakta tatlı yiyebileceğiniz bu küçük köşe başı dükkanın yaşı 93. Yılın her mevsimi her tatlıyı bulabilirsiniz. Örneğin güllacı Ramazan ayı dışında bulmak pek mümkün değil, ama burada her zaman var. Özellikle aşuresi ve her an yerinde dökülen lokmasıyla meşhur bu tatlıcı. 1930 yılından beri bu minik dükkanda varlığını sürdüren tatlıcıyı henüz keşfetmediyseniz en kısa zamanda gidin derim. Hangisini yiyeceğimizi şaşırdığımız tatlıcıda ben fıstıklı kadayıfta, Yazı İşleri Müdürümüz Zümrüt hanım güllaçta, Fatih Şendil ise top kadayıfta karar kıldı ve iki kilo irmik helvasını da gazetedeki arkadaşlarıyla paylaşmak için satın aldı.Tatlımızı yedikten sonra İzmir'de gezmek için tercih etmediğimiz bir alan ve belki de gitmeye çekindiğimiz bir bölge olmasından dolayı keşfedemediğimiz sokaklarda dolaştık. Hazır yanımızda Fatih Şendil varken! Aslında lezzetin merkezi gibi bir yer burası. Hem de hemen hemen bu lezzetlerin birçoğu tarihi... Mesela Tarihi Basmane Fırını var. Odun ateşinde pişiyor ekmekler...
Suriyelilerin yoğunlukta olduğu bir bölge olması dolayısıyla çok güzel Halep ve Şam tatlıcıları var. Öyle sandığınız gibi virane de değil gayet temiz dükkanlar...
EN ŞIK MANAVLAR BURADA!
Ama tatlıcının sokağında attığımız turda en çok dikkatimizi çeken manavlar oldu. Öyle güzeller ki! Hele bir tanesi var, bakınca nizami lafı çıkıveriyor ağzınızdan, kafanızı kaldırıp tabelaya bakınca bir gülümseme yayılıyor yüzünüze çünkü manavın ismi: Nizami! Nizami manavın "Sahibinden satılık meyveler", "Paranızın tam karşılığı", "Kavunda iddialıyız" gibi tabelaları da ilgi çekici...
Karpuzlara ise ayrı bir özen gösterilmiş.
Üzerinde de "Biz bu işin Vakko'suyuz" yazıyor. Sanırım gerçekten de öyleler.
Ben İzmir'in en lüks semtinde bile böyle güzel bir manav görmedim. Hem nizami hem her sebze ve meyvenin bulunduğu hem de her şeyin kaliteli olduğu...
Son söz: Sayın Sezer Altan'ın tarzından gittiğim için son sözü de söylemek istedim. Önyargıdan arının, İzmir'in arka sokaklarına girin. Sİze yılların ustalarının en güzel lezzetlerini bulma garantisi veriyorum!