Dış borç yükü kur riski yaratıyor
Türkiye ekonomisini kırılgan beşli içine sokan ve gelişmekte olan ülkelere göre negatif ayrıştıran faktörlerin başında dış borç miktarı geliyor. Miktar yüksek olduğundan çevrilme sorunu doğal olarak kur riski yaratıyor. Bir de borç çevirme sorununun gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz artırım dönemlerine denk gelmesi işi biraz daha zorlaştırıyor.
2008 küresel ekonomi için tam dönüşüm yılı oldu. ABD mortgage piyasasında başlayan ve önce gelişmiş sonra da gelişmekte olan ülkelere yayılan kriz merkez bankalarını faiz politikalarını değiştirmek zorunda bıraktı. Hızlı bir şekilde faiz indirimleri ile ulusal paralar bollaştırıldı, bu yolla kredi kanalları açıldı ki iç talepler yeniden canlandırılabilsin. Aynı zamanda düşük faiz ve bol likidite ile kur avantajları devreye sokuldu. Amaç dış talepten daha fazla pay almak idi. Normal karşılanacak bu amaç zaman içinde 'carry trade' oyununa dönüştü. Diğer taraftan bırakın finans kesimini, üretim yapan reel kesim için ucuz finansman kaynağı haline geldi.
Sonuçta 440 milyar dolar sınırına dayanmış bir dış borç stoku ortaya çıktı. Şimdi karşımızda duruyor.
AĞIRLIK ÖZEL KESİMDE
Borcun yaklaşık 320 milyar dolarlık kısmı özel kesime ait. Bunun da 212 milyar doları açık pozisyonda. Yani döviz ile borçlanmış bir firma getirdiği dövizin yarısından fazlasını TL'ye çevirmiş ve TL ile faaliyet göstermiş. Bir yerde TL gelir elde ediyor ama borçları dolar ya da euro cinsinden... Bu yıl içinde çevrilmesi gereken dış borç miktarı 114 milyar dolarlarda... Bunun 95 milyar doları özel kesimin. 48 milyar dolar da finans dışında faaliyet gösteren şirketlerin bir yıllık borçları. Şimdi bunları ödemek zorunda.
İki seçeneği var. Yeniden döviz borçlanıp eski döviz borcunu çevirecek. İkincisi ise kazandığı TL ile dolar alıp borcunu ödeyecek. Her iki seçeneğin de maliyeti belirgin bir şekilde yükseldi. Dolar ve euro cinsinden borçların faizleri, tabii şirketlerin mali yapılarına, risk düzeylerine göre değişir, yüzde 6'nın altına inmiyor. 2008'den sonra yüzde 1-2'lerden elde ettiği doları bugünlerde ancak 3 kat maliyetle sağlayabilecek.
2008 yılında 1,18 TL'den aldığı doları bugün 4 sınırından alabilecek.
YENİ DÖNEM
Küresel ekonomi zor bir döneme başladı.
Geçen hafta FED faiz artırdı. Sırada Avrupa Merkez Bankası var. Onlar da sonbaharda tahvil alım programını sonlandıracaklar ve bilanço normalleşmesine gidecekler. Şirketler kadar Merkez Bankası'nı da zor bir sınav bekliyor. Bir taraftan fiyat istikrarı amacına yönelik faizleri aşağı çekmesi, diğer taraftan gelişmiş ülkelerde yükselen faizlere ayak uydurması gerekiyor. Tabii ki en rasyonel ayarları Merkez Bankası yapacaktır.
Bundan sonrası da önemli... Finansman ihtiyacı dışında reel kesim temsilcilerinin dövize fazla rağbet göstermemelerinde fayda var. Ucuz ve bol döviz döneminde döviz işlemleri ile faaliyet dışı karlar yaptılar. Gelir tablolarından rahatlıkla izleyebiliyoruz. Mümkün olduğuca dövizle yeni borçlanmaya da gitmemeleri hayati önem taşıyor. Aynı zamanda dış ticarette ulusal para kullanımının artması, yerli girdilerin rekabet güçlerinin yükseltilmesi, açık pozisyonlara yeni önlemlerin getirilmesi gibi konularında zorlu süreç öncesi masaya yatırılması hayati önem taşıyor.
Hazırlıklı olunursa kurların ateşi de düşer, özellikle dolar bir süre daha 4 seviyesinin altında tutunabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.