Küresel ekonomideki riskler
2008 küresel krizinden son etkilenen gelişmekte olan ülkeler olsa da krizden ilk çıkanlar da bu ülkeler oldular. Gelişmiş ülke merkez bankalarının enjekte ettikleri daha doğrusu saçtıkları likiditelerden, sonrasını pek hesaba katmadan, gayet güzel yararlanmaya çalıştılar.
Bu arada gelişmiş ülkeler daha emin adımlarla tamamladılar toparlanma süreçlerini...
Dolayısıyla dizginleri yeniden ele almış oldular. Bir taraftan sermaye akımlarının yönünü, risk seviyeleri asimetrisi sonucu, kendilerine çevirmeye başladılar. Diğer taraftan mali kesimleri kanalıyla verdikleri finansal kaynakların geri dönüşleri de sürüyor.
Bu iki faktör kuşkusuz bazı temel riskler oluşturuyor küresel ekonomiler için...
BASKI OLUŞTURUYOR
Birincisi yabancı sermayenin tam da gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu bir zamanda başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelere yönelmesi ana para birimlerinin değer kazanmasına, buna karşın gelişmekte olan ülke para birimlerinin değer kaybetmesine neden oluyor.
Yıla yüzde 2,4 seviyelerinde başlayan Amerika'nın 10 yıllık gösterge niteliğindeki tahvillerinin faiz oranları yüzde 3,23'lere kadar çıktı.
Bu durumda gelişmekte olan ülkeler faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalıyorlar.
Eğer yükseltmez ve aradaki fark kapanırsa yabancı sermaye çekmeleri iyice zora girecek. Dış borçlarını ve cari açıklarını çevirmeleri için mümkün olduğunca yabancı sermayenin iştahını artırmaları gerekiyor.
Zincirin diğer halkasına geçelim. Ana para birimlerinin karşısında değer kaybeden ulusal paralar ve yükselen faiz oranları maliyet cephesinden enflasyon oranlarına yukarı yönlü baskı oluşturuyor.
Maliyet kaynaklı enflasyon demişken küresel ekonomi için risk yaratan petrol fiyatlarını da ekleyelim denkleme... Uzun süredir düşük düzeyde kalan brent petrol fiyatları 10 ayda 66,57 dolardan 86,29 dolarlara kadar çıktı.
Yine önemli bir risk unsuru da Amerika'nın başlattığı dış ticaret savaşları...
BÜYÜME HIZI VE ENFLASYON
Bu anlamsız savaş ister istemez gelişmekte olan ülkelerin dış taleplerini dolayısıyla büyüme hızlarını olumsuz etkileyecek. Çin bu gerçeği kabullenerek iç talebi canlı tutacak önlemler almaya devam ediyor. Son aylarda dördüncü kez zorunlu karşılıkları aşağı çekti. Geçen hafta 1 puan daha düşürerek 175 milyar dolar iç piyasaya tüketim için likidite bıraktı.
PMI (Satın alma Yöneticileri Endeksi) verileri gelişmekte olan ülkelerin hız kestiklerini teyit ediyor. Çin'de 50, Brezilya'da 46 ve Türkiye'de 43'ler seviyesinde. Kısa bir not düşelim; PMI 50'nin altında olursa büyüme hızının yavaşladığı, tersi durumda yükseldiği sonucu çıkarıyoruz.
Açıkça şu tespiti yapabiliriz;
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızının düşüşü ile enflasyonun yükselmesi bir arada gerçekleşiyor. Yani stagflasyona benzer bir tablo çıkabilir karşımıza... Özellikle Latin Amerika, bazı Uzakdoğu Asya ve Türkiye'de...
Kısacası küresel ekonomi risk listesinde; yabancı sermaye akımlarının yön değiştirmesi, faiz ve enflasyon oranlarının yükselmek zorunda kalması, bu koşullarda gelişmekte olan ülkelerin dış borçlarını çevirme sorunu ve dış ticaret savaşlarının neden olacağı büyüme hızlarının gerilemesi faktörleri yer alıyor
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.