Piyasalar resesyonu değil depresyonu fiyatlıyor
Ekonomi aktörlerinin küresel gelişmeler karşısında yaşadıkları panik bırakın azalmayı artarak devam ediyor. Kısa süre öncesine kadar durgunluk senaryosu dikkate alınırken gidişata göre bir kademe kötüsü olan depresyon olasılığı da göz ardı edilmiyor piyasa aktörlerince.
Hatta belli oranda bu senaryo fiyatlanmaya başladı bile.
Kısaca iktisat yazınında bu olguların anlamını hatırlatayım. Ekonomik faaliyetlerin zayıflaması ve düşük düzeyde küçülmenin birkaç çeyrek yaşanması stagnation yani kısmi durgunluk olarak tanımlanıyor.
Bu sürece yüksek enflasyonda eşlik ederse her iki durumun kısaltılmışından türetilen stagflasyon tanısı kullanılıyor.
Küçülmenin biraz daha şiddetlenmesi ve uzaması, en az 3 yada 4 çeyreğe uzaması durumuna "resesyon" deniyor. Derin ve uzun küçülme ise depresyon...
Umarız küresel ekonomi depresyona girmez. Korona virüs sorunun çözülmesiyle ya da büyük oranda yayılımının kontrol altına alınması ile dipten çıkmaya başlayabiliriz.
Ancak dipten çıkış birçok ülke için özellikle de gelişmekte olan ülkeler için "V" şeklinde olmayabilir.
Her ekonomi bu sorun ile ayrı boğuşuyor ve ayrı fatura ile karşı karşıya kalacak.
Ancak küresel ekonominin lokomotifi konumundaki ABD ekonomisinin ödemek zorunda kalacağı bedelden de kuşkusuz pay alacak.
ABD ekonomisinin birinci çeyrekte belirgin bir küçülme yaşaması ve bunun sonucunda işsizlik oranının yüzde 30'lara çıkması bekleniyor. Şu an da Amerika'da yaşayanlar aylık ortalama 1.500 dolar konut kredisi ödüyorlar. Kira medyanı da aylık 1.600 dolarlarda. Trump'ın herkese 1000 dolar yardımı, çocuklarla eve 1.200 civarı para girişi demektir, yetersiz kalacak bireylerin yükümlülüklerini karşılamasında.
Hayatlarını idame ettirmeleri için gerekli kaynak da cabası.
En doğru ve somut adımı İngiltere attı. 2500 sterline kadar maaşların yüzde 80'ninin ödeneceğini dolayısıyla ekonominin durmasının ve işsizliğin bedelini halkın sırtından alacağını duyurdu.
Böylesine ekstrem durumda bile alınacak bazı radikal kararların uzun bir süreçten geçmesi gerekiyor. Senato cumhuriyetçilerde, Temsilciler Meclisi Demokratlarda.
Yardımcı olmak yerine işleri yokuşa sürebiliyor.
Dünyanın her noktasından dolar likidite ihtiyacı geliyor Amerika'ya. Çünkü mali piyasalarda işlemlerin büyük kısmı dolar ile yapılıyor. Eksik teminatların yatırılmasından pozisyon kapamalara kadar yatırımcıların dolara ihtiyacı var. Düşünün, FED faizi sıfıra indirmiş hem de ardı ardına iki olağanüstü toplantı ile, 700 milyar dolarlık tahvil alımı taahhüdü yapmış ve dolar hemen hemen her para birimi karşısında değer kazanıyor. İşte dolar likidite ihtiyacı bu paradoksa neden oldu.
Altın yıllardır belirsizlik durumlarında güvenli liman misyonunu üstlenmemiş miydi?
Hatta korona virüsün ilke aşamalarında bu misyonu ile ons değeri 1700 dolarları geçmemiş miydi? Ama şimdi bakıyoruz altın da geriliyor hisse senetleri gibi. İşte bu da yani altın fiyatlarının bu denli belirsizliğe rağmen düşmesi de bu ihtiyacın hangi boyutta olduğunun kanıtı.
Altın fiyatlarının yükselmesi gerektiği dönemde düşüyor olmasının diğer bir nedeni de piyasa aktörlerinin gelecekle ilgili kaygılarının had safhaya çıkması ve en geçerli olan kendi parasına geçmek istemeleri.
Umarız ülkeler özellikle gelişmiş ülkeler İngiltere örneğinden hareket ederek insanların önündeki kapkara perdeyi hafif aralayabilecek önlemler ama her türlü radikal önlemler uzlaşı içinde alırlar.
Çünkü piyasalar açısından henüz dipleri görmedik. Henüz ileri depresyon senaryosu masa üstüne konmadı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.