Döviz hareketlerini nasıl okumalıyız?
Merkez Bankası korona virüsün ekonomik ve finansal etkilerine yönelik bir dizi önlem aldı. Önlemlerin büyük çoğunluğu mümkün olduğunca TL likiditasyonunu sağlamaya ve aynı zamanda reeskont kredi imkanları ile ihracatçılara finansman yaratmaya yönelik idi. Alınan bu önlemler TL cephesine katkı yapacak nitelikte. Peki, döviz tarafı ne olacak? Kurlar üzerindeki baskı sürüyor. Kurları etkileyen faktörlerin başında bir yıl içinde ödenmesi gereken 170 milyar dolar hacmindeki dış borç yükü geliyor. Bunun çok büyük kısmı özel kesime ait. Tabi bu dövize duyulan ihtiyaç ve bu çerçevede yapılacak talebi etkilemez. 170 milyar dolardan kredibilitesi yüksek uluslararası finansman erişimi rahat büyük şirketleri arındırmamızda fayda var. Dolayısıyla 100 milyar dolar civarında döviz borcunun çevrilme sorununu denkleme yazalım.
REZERVLER YETERLİ Mİ?
Cari açık bu yıl kurlar üzerinde baskı yaratacak boyutlara ulaşmayacak gibi görünüyor. Pandemi öncesi yüzde 5'lik büyüme hedefine uygun politikalar uygulanabilseydi denkleme cari açık faktörünü de dahil edebilirdik. Ama büyüme hızı düşük kaldığında daha az ithalat gerçekleştiğinden dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari açıkta makul düzeylerde kalabiliyor. Hatta geçen sene olduğu gibi fazla verebiliyor. Şubat verileri dün açıklandı. Dış ticaret açığı 1,17 milyar dolar arttığından cari açık da sadece 1,9 milyar dolar yükselmiş. Döviz ihtiyacına karşın Merkez Bankası'nın sahip olduğu rezerv miktarına da değinmemizde fayda var. Nisan ayına ait son verilere göre Merkez Bankası'nın brüt rezerv büyüklüğü 89 milyar 554 milyon dolar düzeyinde. Bunun 31,3 milyar doları altın kalanı döviz ve efektiflerden oluşuyor. 27 Martta brüt rezerv 95,4 milyar, 2019 sonunda ise 106,3 milyar dolar civarında idi. Koronavirüs küresel ekonominin büyüme hızını kuşkusuz düşürecek. Hatta tahminlerin büyük kısmı 2008 krizinde gerçekleşen yüzde -2,1'nin bile altında kalıyor. Yüzde 2,8 küçülmeye kadar çıkan tahminlerde var. Euro Bölgesi için tahminler ise yüzde 3-4 küçülmede yoğunlaşıyor. Dış ticarette yaklaşık yüzde 48 paya sahip Avrupa ekonomileri eğer bu denli hız kesecekler ise Türkiye'nin ihracattan elde edeceği döviz miktarı da sınırlı kalacak demektir. Ne yazık ki diğer döviz kazandıran sektörlerden turizmin sezonun bir kısmını kullanamayacak olmasından kaynaklı katkı yapamayacağını söyleyebiliriz.
SWAP İMKANI ÖNEMLİ
Özetlemeye çalıştığım koşullar çerçevesinde kur baskısını azaltmak için birkaç yol kalıyor. Birincisi Merkez Bankası'nın TL'yi cazip hale getirerek hem yabancı sermaye girişini sağlaması hem de içeride dolarizasyonun önüne geçmek. Hareket alanı bu aksiyon için şimdilik yeterli görünmüyor. İkincisi FED'in bazı ülkelere açtığı "swap line" mekanizmasına Merkez Bankası'nın da dahil olması. Bazı ülkelere 60 milyar sonradan eklediği bazı ülkelere ise 30 milyar dolar line açtı. Bu ülkelerden kendi paraları veya ABD tahvilleri alıp dolar verecek FED. Üstelik 6 süreyle dolar likiditesi sağlamayı planlıyor. Üçüncüsü ise İMF'nin yeni döviz imkânlarından yararlanmak. 1 trilyon dolar büyüklüğünde ve G-20 organizasyonunda bu olağan üstü sürece yönelik döviz finansmanı sağlayacak İMF. Yani daha önce yapılan stand-by anlaşmaları ile ilgisi olmayan bir imkân. Ekonomi yönetimi ekonomi dışı diğer faktörleri de dikkate alarak rasyonel kararlar alacaktır. Ama zamanlamayı yapmak hayati önem taşıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.