Kur baskısı artıyor
2018 yılında tanık olduğumuz kur hareketlerini yaşıyoruz birkaç aydır. Bu yıla 5.9574 seviyesinde başlayan dolar TL kuru 7.2'leri geçmiş durumda. Yani yılbaşından bu yana artış oranı yüzde 21 civarına ulaşıyor. Kur hareketlerini etkileyen Türkiye ekonomisi için olumsuz faktörlerin yanı sıra avantaj diyebileceğimiz gelişmelerde ortaya çıktı.
Örneğin petrol fiyatlarının ciddi şekilde gerilemesi daha ucuz ithalat yapılmasını diğer bir değişle daha az döviz çıkışını sağladı. Geçen sene cari açığın olmaması hatta yılı 1,67 milyar dolar fazla verilmesi ise diğer olumlu faktör idi. Ancak yukarıda saydığımız gelişmeler dışında kurlar üzerindeki baskıyı artırıcı nitelikte olan diğer parametreler yeni yılda da varlığını sürdürdü. Bunların başında kısa vadeli dış borç stokunun miktarı geliyor. 2020 yılında geri ödemesi yapılacak döviz cinsi borçların tutarı 170 milyar dolar düzeyinde. Dış borcun karşılanmasında iki yol izlenebilir. Birincisi yeni dış borç ile eskisinin kapatılması ikincisi de ulusal para ile döviz alıp borcun karşılanması.
Her iki yönteminde maliyeti geçen yıla göre oldukça yükseldi.
REZERV SEVİYESİ
Baskıyı artıran diğer bir faktör ise Merkez Bankası'nın rezerv miktarının aşağı doğru gelmesi... Ne yazık ki paradan para kazanan spekülatörler merkez bankalarının hem brüt hem de net rezerv seviyelerini yakından takip ederler. Zayıfladığını görünce zaman kaybetmeden spekülatif atağa geçebiliyorlar. Dün Merkez Bankası'nın açıkladığı rakama göre brüt rezervi 51,5 dolara geldi. Ayrıca 34,8 milyar dolara denk gelen altını var. Böylece toplamda 86,2 milyar dolara ulaşıyor rezerv büyüklüğü.
Tabii bu brüt rakamı ifade ediyor.
Bunların tamamı Merkez Bankası'na ait olmadığı için yaptığı swap işlemlerini, zorunlu karşılık olarak gelen miktarları arındırarak net rezerv düzeyine ulaşabiliriz.
TL faiz oranlarına yönelik uyguladığı politikalarda baskıyı belirleyen diğer bir unsur... TL faiz oranlarının enflasyon arındırıldıktan sonraki getirileri ki buna reel getiri diyoruz, geriledikçe para TL mevduatlarından kaçış olabiliyor.
Peki, kur baskısının azaltılması için ne yapmak gerekiyor?
Yanıttan önce şu gerçeği pekiştirelim.
Üretim yapısından dolayı kurdan fiyatlara geçişkenlik oldukça yüksek. Yani yüksek kurlar enflasyonu yukarı itiyor. Merkez Bankası'na göre 2018 yılı enflasyon oranında kur faktörünün payı 8,2 dolayındaydı.
Diğer taraftan özel kesimin dış borç çevirme sorununu şiddetlendiriyor.
YAPILMASI GEREKEN NEDİR?
Naçizane önerilerim şöyle;
■ Ekonomi yönetimi kitle psikolojisini engelleyecek sözlü beklenti yönetimi yapmalı. Kısacası güven tesis edecek şekilde gereken her yöntemin uygulanabileceği mesajı vermeli.
■ G20 ülkeleri olabilir FED olabilir onların yaptığı swap işlemlerinde taraf olabileceğimiz swap anlaşması yapılmalı.
■ Merkez Bankası nasılsa her ay toplantı yapabildiği veya olağanüstü toplantı yapma şansı olduğundan önündeki birkaç toplantıda faiz kararlarını kur faktörünü dikkate alarak vermeli.
■ Kesinlikle şunu söyleyebiliriz. Faizi sıfır ve sürekli enjeksiyonlarla likidite tabanı inanılmaz genişlemiş dolar ve euro gibi major para birimlerinin TL karşısındaki seviyesi bu olamaz. Açık bir ifadeyle şu an kurlar üzerinde belirgin şekilde görünen köpük ya da balon var.
Yapılacak şey sadece yapılması gereken adımların atılmasına kalıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.