Piyasa katılımcıları ne bekliyor?
Belirsizliklerin yoğunlaştığı dönemlerde ekonomi aktörlerinin beklentileri pek sağlıklı oluşmuyor. Yani öngörüler daha da zorlaşıyor. Aynen görüş mesafesinin azaldığı sisli bir havada araba sürmek gibi oluyor ekonomik kararlar almak. Belirsizlikler fazlalaştığında merkez bankaları ve ekonomi yönetimleri mümkün olduğunca iletişimi ve şeffaflığı artırır ve ekonomi aktörlerini yönlendirmeye çalışırlar. Eğer bunu başarırlarsa kendi beklentileri ile piyasaların beklentileri uyumlu olur ki bu da sürecin kolayca aşılmasını sağlar.
Ancak Merkez Bankası'nın yaptığı Mayıs ayı "Piyasa Katılımcıları Anketi" Merkez Bankası ile piyasa katılımcılarının beklentilerinin arasındaki paralelliğin bozulduğunu gösteriyor. Finansal sektör ağırlıklı katılımcılarla gerçekleştirilen ankete göre yılsonu enflasyon oranı yüzde 57,92 seviyesinde gerçekleşecek.
Oysa Merkez Bankası'nın beklentisi yüzde 42,8'lerde.
İKİ KRİTİK SONUÇ MEVCUT
Ankette dikkat çeken iki nokta var.
Birincisi TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı beklentisi. Yılsonu hatta 12 ay sonrası dâhil beklenti yüzde 14. Şuan ki faiz oranının 12 ay korunacağını öngörüyor piyasa katılımcıları. Resim çok net; enflasyonla mücadelede en etkili araç olan "politika faiz oranı" kullanılmayacağını katılımcılar kabullenilmiş. Dolayısıyla enflasyon dolaylı ve ikincil araçlarla düşürülmeye çalışılacak fikri özümsenmiş.
İkincisi cari açık beklentisinin yükselmesi...
Merkez Bankası politika faiz oranı aracını etkinsizleştirerek alternatif olarak cari fazla hedefine yönelmişti. Ancak enerji ve gıda tarafındaki küresel gelişmeler bir de üstüne Ukrayna Rusya savaşı eklenince cari fazla verme olasılığı sıfıra inmiş, buna karşın finanse edilebilir makul bir açık düzeyini gündemine almıştı. Anket sonuçlarına göre katılımcıların yılsonu cari açık beklentisi 34,4 milyar dolara yükselmiş.
Yüzde 4-5 civarında bir büyüme olduğunda ve yine katılımcıların beklentilerine göre 17,5 seviyesinde dolar TL kuru gerçekleştiğinde cari açık yüzde 4-5 aralığında yılı kapatacak demektir. Sonuçta 34 milyar doların üzerinde döviz açığının yabancı sermaye, olmadı Merkez Bankası tarafından karşılanması gerekiyor.
İLETİŞİME ÖNEM VERİLMELİ
Bu arada piyasa katılımcılarının yılsonu kur beklentileri 17,56 seviyelerinde.
Dalgalı kur rejiminde kurların seviyelerine yönelik tahminlerin tam olarak bilimsel dayanağı olmadığı için bu beklenti hakkında yorum yapmayayım. Tabii enflasyon ve faiz oranları farkları dikkate alınarak bazı ileriye yönelik kur hesaplamaları yapılabiliyor. Özellikle bankalar ileri tarih için döviz ihtiyacı olan ithalatçı müşterilerine "forward kur oranı" verebiliyorlar, BİST'de dolar TL vadeli işlem sözleşmeleri fiyatlanabiliyor. Yine de kurlar ileride şu seviyelerde gerçekleşebilir yorumundan imtina ediyorum. Ne yazık ki diyeyim "yön tahmini yapmak" uygulanan politikalara göre çok zor olmuyor.
Ekonomiye ve piyasalara yön veren aktörlerin beklentileri ve buna bağlı olarak fiyatlama davranışları ve yatırım kararlarını şekillendirmeleri ekonomi açısından hayati önem taşıyor. Örneğin kurların yükselme eğilimi tamamen ileriye yönelik beklentilerden kaynaklanıyor.
Politika faiz oranını kullanmayacak olan Merkez Bankası en azından diğer etkili araç olan "iletişimi" en rasyonel şekilde kullanmalıdır. Aksi takdirde beklentileri yönetmesi mümkün olmayacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.