Para Politikası Kurulu politika faiz oranını yüzde 19'dan yüzde 14'e çektikten sonra altı toplantıdır bir değişikliğe gitmiyor ve faizi sabit tutmayı tercih ediyor. Birkaç hafta önce faizlerin inebileceğine dair yapılan bazı açıklamalara rağmen piyasalar faizin değişmeyeceğini öngörüyordu. Bu yüzden karar sürpriz olmadı. Zaten piyasa aktörleri faizlerin sabit tutulmasına razılar. Daha da aşağı çekilmesin yeter düşüncesi ağırlık kazandı ne yazık ki. Dolayısıyla piyasaların beklediği karar daha çok iletişimle ilgili olan kısımları idi. Acaba biraz daha konvansiyonel politikalar devreye girer mi? Makro ihtiyati önlemler ya da araçlar neler olabilir? gibi sorulara yanıt gelmesi piyasaların belirsizlik ve risk algılarını kısmen de olsa iyileştirecekti.
Bu sefer de Merkez Bankası yanıt verecek iletişimi kurmadı ama kayda değer bazı değişikliklere gitti. Bir önceki metinde jeopolitik risklerin küresel ve bölgesel iktisadi faaliyet üzerinde aşağı yönlü riskleri canlı tutuğu ve bu nedenle belirsizliklerin artmasına yol açtığı vurgusu yapmıştı. Son toplantısında jeopolitik risklerin dünyada iktisadi faaliyet hızlarında zayıflamasına sebep olduğuna dikkat çekmiş. Ayrıca şu cümlede metne dâhil edilmiş; "Önümüzdeki döneme ilişkin küresel büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellenmeye devam etmektedir".
ÇÖZÜM ÜRETME ÇABALARI
Diğer dikkat çeken bir değişiklik de merkez bankalarının beklenenden daha uzun sürme olasılığı yüksek enflasyon ve bunun neden olduğu finansal piyasalardaki belirsizliklere yönelik merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla çözüm üretme gayretlerinin arttığının altını çiziyor. Artık merkez bankalarının destekleyici parasal duruşlarını sürdürmedikleri de kabul edilmiş görünüyor. Bir süredir hem gelişmiş hem de gelişmekte olan merkez bankaları beklentilerin üzerinde faiz artışına gidiyorlar.
En son İsveç uzun aradan sonra ilk kez 50 baz puan faiz artışı ile FED'i takip etmiş oldu. Önümüzdeki ay Avrupa Merkez Bankası da sıfır düzeyindeki faizleri yukarıya çekecek.
Faiz artışı derken sıkça konuşulan bir argümana da değinelim. Bazı ülkelerde de negatif faiz görüyoruz. Merkez bankaları faiz artışına gitmelerine rağmen faiz oranları enflasyon seviyelerine ulaşmıyor.
Doğrudur... Ama reel negatif faizin seviyesi önemlidir ve aynı zamanda reel negatif faize eşlik eden cari açık, dolarizasyon, iç talep gibi faktörlerin düzeyi yani bulunduğu noktalar da hayati önem taşır.
İKİ TESPİT DİKKAT ÇEKİYOR
Para Politikası Kurulu'nun mesajlarına geri döneyim. İki yaptığı tespit var Kurulun... Birincisi şu; sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörüyor. Bir önceki toplantısında da bu tahminini dile getirmişti. Tabi ki enflasyon oranındaki artış hızı yavaşlayacak ve enflasyon aşağı gelecek. Ancak kur belirsizliğinin önüne geçmediği müddetçe bu süreç kaçınılmaz olarak uzayacaktır.
İkincisi cari işlemler açığının turizmin katkısıyla iyileşeceği tespiti...
Evet, turizmden gelecek döviz cari işlemlere katkı yapacak. Ama enerjiye gidecek dövizin fazla olması ne yazık ki cari açığın yüksek kalmasını kaçınılmaz hale getirecek daha da önemlisi cari açığın finansmanında yabancı sermaye ihtiyacını artıracak.
Umarız gelişmeler Merkez Bankası'nın öngörülerine paralel olur. Çünkü yüksek reel faiz ve yüksek enflasyon ücret artışlarını, ücret artışları da taleplerin öne çekilmesi ile enflasyonu destekliyor. Sonuçta talep enflasyon ve kur sarmalı devam ediyor.