Merkez Bankası’nın enflasyona bakışı
Para Politikası Kurulu geçen hafta yaptığı toplantının tutanaklarını dün yayınladı. FED'in tutanakları kadar detay bilgiler içermese de ekonomiye bakışını tutanaklardan izleyebiliyoruz. Malum FED, komite üyelerinin görüşlerinden kararlara muhalefet yapmış üyelerin kim olduklarına hatta onların muhalefet şerhlerine kadar her bilgiyi kamuoyuyla paylaşıyor.
Merkez Bankası epeydir enflasyondaki gelişmeleri dışsal faktörlere bağlamayı tercih ediyor. Ukrayna-Rusya savaşı öncesinde pandemi, pandeminin neden olduğu tedarik zincirindeki bozulma ve arz talep dengesizliklerini ön plana çıkarıyordu. Savaştan sonra jeopolitik riskleri ve bunların neden olduğu enerji ve gıda maliyetlerindeki artışı enflasyonun en kritik nedenleri olarak yansıtıyor. Bir de 'ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının geçici etkileri' unsurunu da denkleme dahil ediyor.
TANI ÇOK ÖNEMLİ
Doğru... Küresel düzeyde enflasyon sorununun baş nedenleri enerji, metal ve tarımsal emtia maliyetlerinin yükselişi...
Pandemi ile tüm merkez bankaları haklı olarak likidite enjekte etmişler bu da iç taleplerin kredi kanalıyla artmasını sağlamıştı.
Bu saydığımız faktörlerin etki aşısından dağılımının farklı olması manşet enflasyon ile maliyet enflasyonu arasındaki makasın hiç tanık olmadığımız kadar açılması sonucunu yaratmıştı. Merkez bankaları sıkılaşma yönlü para politikaları ile iç talepleri baskılayabilecekler ama maliyet enflasyonuna neden olan faktörler varlığını koruduğu sürece maliyet tarafına pek müdahale edemiyorlar. Maliyetlerden manşete geçişkenlikte kalan marj ölçüsünde ne yazık ki devam ediyor. Kısacası enflasyon sorunu küresel ekonominin başını bir süre daha ağrıtmayı sürdürecek gibi görünüyor.
Dolayısıyla enflasyon tanısının çok iyi konup ona göre para ve maliye politikalarını şekillendirmek hayati önem taşıyor.
Aksi takdirde enflasyonu belli seviyelerin altına indirmek yukarıda belirttiğim nedenlerle mümkün olmayacak. Şuraya gelmeye çalışıyorum. Merkez Bankası son zamanlarda enflasyonun içsel nedenlerini biraz göz ardı ediyor. Oysa kurlardan fiyatlara geçişkenlik ve ithalat fiyatlarının etkisi diğer küresel nedenlerin etkisinden daha fazla oluyor. Çünkü petrol ve doğalgaz gibi enerji, üretimde kullanılan ağır metaller ve hububat gibi tarımsal emtiaların fiyatlarındaki artış oranı ile Türkiye'deki artış oranları arasında fark var. Yani kurlar bu seviyelerde olmasaydı emtiaların fiyatlarının enflasyona yansıması bu boyutta olmayacaktı.
LİRALAŞMA ÖN PLANDA
Zaten Merkez Bankası bunu yakından izlediği için 'liralaşma' politikasına ağırlık vermeye çalışıyor Hazine ve BDDK ile beraber. Nitekim kur korumalı mevduat ile belirgin bir şekilde baskılamayı başarmıştı ta ki geçen aya kadar. Şimdi gelire endeksli senetler gibi alternatif araçlarla ya da firmaların döviz satışı gibi liraya yönelmelerini sağlayacak önlemleri devreye sokuyor. Aynı zamanda devlet iç borçlanma araçlarının teminatlardaki kullanımını artırmaya yönelik adımlar da atıyor. Örneğin bankalarda açılan döviz tevdiat hesaplarının belli bir kısmı için vadesi 5 yıldan uzun vadeli devlet tahvili bulundurma zorunluluğu getirildi. Bunun sonucunda bankalar uzun vadeli tahvillere yönelince değeri arttı yani faiz oranı düştü. 2, 5 ve 10 yıllık tahvil faiz oranlarından türetilen getiri eğrisinin eğimi de negatif oldu ve bu uzun vadeli tahviller ile politika faiz oranı yakınlaştı. Bu da para politikalarında etkinliği arttırdı. İşte Merkez Bankası'nın tespiti böyle... Ben de katılıyorum. Ama şu notu düşerek...
Düştü ancak kendiliğinden değil, kullanım zorunluluğu sonucu bu resim çıktı. Yani ne kadar kalıcı olacağını bilemiyoruz.
Neyse fazla uzatmayayım... Umarız Merkez Bankası doğru tanı ve doğru önlemlerle enflasyonun alım gücü üzerindeki etkisini biraz aşağı çekebilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.