Merkez bankaları için karar haftası
Küresel ekonomiye ve piyasalara yön veren üç büyük merkez bankasının bu hafta olağan toplantıları var. Adeta sıraya girmişler gibi... Önce FED toplanıp 1 Şubatta kararlarını duyuracak.
Hemen ardından 2 Şubatta Avrupa Merkez Bankası ve İngiltere Merkez Bankası'nın kararlarını öğrenmiş olacağız.
Son birkaç aydır olduğu gibi faiz kararlarını aşağı yukarı biliyoruz. Gerek kurdukları şeffaf iletişim politikaları gerekse piyasalarda yapılan fiyatlamalar her üç merkez bankasının da çok büyük olasılıkla faiz artışı sürecini devam ettireceklerini gösteriyor. Aralarındaki ayrışma sadece faiz artış oranında olacak. FED 25, diğer ikisi son anda bir değişiklik olmazsa 50 baz puan faiz artıracaklar. Bu arada şu bilgiyi de not olarak düşeyim.
Sadece bu üçü değil yaklaşık 90 merkez bankası küresel enflasyon sürecine girilmesiyle faiz artırımına gitti ve gitmeye de devam ediyor. FED ile değerlendirmeme başlayım.
TAVİZ VERMEYECEK
Daha önce tanık olmadığımız 4 kez 75'er puanlık faizleri yükselten FED hızını kesmiş son toplantısında 50 baz puanlık artışı yeterli görmüştü. Yılın ilk toplantısında da oranı 25 baz puana çekecek gibi görünüyor piyasa fiyatlamalarından.
Eğer 25 baz puan yukarı çekerse "federal fonlama oranı" yüzde 4,50-4,75 aralığına gelecek. Bir sonraki toplantısında da son kez bir 25 baz puanlık artış ile faiz oranını yüzde 5 ile zirve noktasına çekmiş olacak. Yine de yüzde 6,5 seviyesinde olan manşet enflasyonu hedeflediği yüzde 2'den uzak kalacak. Dolayısıyla FED faiz artış döngüsünü sonlandırması ile hemen sıkı politikalardan taviz vermeyecek.
Aynı zamanda şu gerçeğin de farkında; yıllardır enflasyonu yüzde 2 hedefine "çıkarmaya" çalışırken şimdi yüzde 2'ye "indirmeye" çalışıyor. Yani pek de alışık olmadığı bir süreci kazasız atlatmak istiyor. Peki, ABD ekonomisi FED'e bu marjı açıyor mu? Evet açıyor. Çünkü emek piyasası halen güçlü konumunu koruyor. Halen 200 binin üzerinde aylık tarım dışı bordrolu çalışan sayısına ulaşabiliyor. Daha da etkileyici olanı büyüme hızı düşmesine rağmen işsizlik oranı yükselmiyor, tam tersi geriliyor.
YÜZDE 3'E YÜKSELİR
Euro Bölgesinde de benzer resim var. Onların da ekonomik verileri Avrupa Merkez Bankasına faiz artırımı yönünde alan açıyor. Euro Bölgesinde enflasyon oranı yüzde 10,1'den yüzde 9,2'ye indi.
Büyüme hızı yüzde 0,8'den yüzde 0,3'e düşmesine rağmen işsizlik oranı yüzde 6,5 seviyesini korudu.
Üstelik bölgede işgücüne katılım oranı bu sürede yükselmiş. Bir hatırlatma yapayım. Euro Bölgesi enflasyonunun iç dinamiği ABD ekonomisine nazaran biraz farklı. ABD'de talep ağırlıklı bir enflasyon söz konusu iken Euro Bölgesinde arz şoku ağırlığı enflasyon yükselmesinde etkili olmuştu. Avrupa Merkez Bankası büyük olasılıkla 50 baz puan artışla politika faiz oranını yüzde 3'e yükseltecek.
Uzun süre sıfırlardaki bir faiz oranını dikkate aldığımızda yaptıkları parasal sıkılaştırmanın gerçekten kayda değer olduğunu söyleyebiliriz.
Son olarak İngiltere'ye değinelim. İngiltere Merkez Bankası da diğerleri gibi sıkılaştırma yönünde yeterli marja sahip. İngiltere'de büyüme hızı negatife inmiş durumda. Son verisi yüzde -0,3 idi. Ancak işsizlik oranı yükselmedi ve yüzde 3,7 seviyesinde tutundu.
İngiltere Merkez Bankası da ECB gibi 50 baz puan faiz artışına gidip politika faiz oranını yüzde 3,5'dan yüzde 4'e çıkarabilir. Her üçü de rasyonel politikalarla yola devam ediyorlar.
Yani doğru olanı yapıp enflasyon sorununu birinci sıraya koyuyorlar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.