TÜİK’ten 2023’ün ilk enflasyon verisi geldi
Enflasyon Aralık ayında baz etkisinin devreye girmesi ile yıllık düzeyde yüzde 84,39'dan yüzde 64,27'ye gelmişti. Ocak ayında da güçlü baz etkisi olduğu için manşet enflasyonda Ocak ayında da düşüş olacaktı. Nitekim geçen ay verileri sonrasında yıllık enflasyon biraz daha gerileyerek yüzde 57,68'e indi.
Son verilerin dikkat çektiği noktaların analizinden önce baz etkisinin ne anlama geldiğine değinmek istiyorum. Yorumlarda bu soru çok geliyor. Geçen bir canlı yayında da baz etkisi nedir sorusu gelince şu örneği vermiştim. Bir öğrenci sınavdan 2 alıyor. Birinci sınav notu 1 olduğu için öğrenci notunu yüzde 100 artırıyor.
Bu kadar yüksek not artışının nedeni öğrencinin çok başarılı olmasından öte ilk notunun aşırı düşük kalması. Yani çok yüksek ya da çok düşük veri ile daha makul bir verinin karşılaştırılması ile görece normalize olmuş bir değerin ortaya çıkma nedenini "baz etkisi" ile açıklıyoruz.
TÜİK'in verilerine göre geçen ay talep enflasyonu göstergesi TÜFE yüzde 6,65 düzeyinde gerçekleşmiş. Oysa yapılan anketlerdeki beklentiler yüzde 3-5 aralığında yoğunlaşıyordu. Gerçekten beklentilerin üzerinde bir enflasyon geldi. Tabi geçen sene Ocak ayının yüzde 11'ler civarındaki enflasyonu ile karşılaştırıldığı için düşüş eğilimi yıllık enflasyona yansımış oldu ve yıllık TÜFE aşağı yönlü hareketini sürdürebildi.
2 KRİTİK NOKTA BULUNUYOR
Enflasyonun alt kalemleri yükselmiş mi, düşmüş mü? Kaçlara gelmiş gibi detay ve rakamlarla sizleri bunaltmak istemiyorum.
Zaten bu rakamlara tanık oldunuz.
Biz bundan sonrası için beliren bazı soru işaretlerine değinelim. Birincisi düşüş trendi devamını getirebilecek mi? İkincisi devam ederse enflasyon nereye kadar düşebilecek?
Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadeleye yönelik çizdiği yol haritası malum biraz farklı. Enflasyonu düşürme nihai hedefine çok daha farklı yollardan ulaşmayı deniyor. Önce büyüme noktasına varıp sonra enflasyona doğru yol almış olacak haritasına göre. Eğer finansal koşullar desteklenirse yatırımlar ve üretim artacak.
Üretim artışı sayesinde ihracat da artacak ve makul seviyeye gelen dış ticaret dengesi ile cari fazla ortaya çıkacak. Bu da kur istikrarı sağlayacak ve nihayetinde enflasyon düşecek.
NETLEŞMESİNİ GÖRMELİYİZ
Tabi Merkez Bankası öncelikle "finansal koşulların" desteklenmesine yoğunlaştığı için politika faiz oranını aşağı çekiyor.
Böylece kredi faiz oranının da düşmesini bekliyor. Politika faiz oranı optimal seviyesinde olmadığı için "parasal aktarım mekanizması" çalışmıyor ve diğer faizler Merkez Bankası'nın politika faiz oranını takip etmiyor. Bu durumda Merkez Bankası da bir dizi makroihtiyati tedbir ile diğer faizleri düşürmeye çalışıyor.
Yani finansal kesimdeki oluşumlar piyasa dengelerine bağlı gerçekleşmiyor. İşte bu gerçekte kurlar da dahil gelinen bu noktanın ne kadar daha devamlılığının sağlanabileceği sorusunu akıllara getiriyor.
İkinci soru aslında daha hayati önem taşıyor. Enflasyon hangi seviyeye kadar düşebilecek? Bu soruyu başta FED olmak üzere tüm merkez bankaları çok önemsiyor. Çünkü enflasyonda katılık yani atalet oluşması durumunda merkez bankalarının fiyat istikrarını inşa etmeleri hem gecikiyor hem de maliyeti artıyor.
Bu yüzden düşen enflasyonlara temkinli yaklaşarak faiz artışından taviz vermemeye çalışıyorlar.
Soruların yanıtlarını henüz bilmiyoruz.
Küresel ekonominin gidişatı ve bu bağlamda emtia ve enerji gibi temel girdilerin fiyat hareketlerinin daha da netleşmesini görmemiz gerekiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.