Bu ülkeyi yıllarca sağcı-solcu diye bölmeye çalıştılar.
Türk-Kürt diye ayırmak istediler.
Alevi-Sünni diye kışkırtmaya uğraştılar...
Ancak başaramadılar...
Bu millet, ortak değerler üzerinde birleşmesini bildi ve bölücülere taviz vermedi. Milletin yüksek feraseti her şeye rağmen oyunları bozmaya yetti. Türk insanı farklı siyasi görüşlere sahip olsa da bir millet olmayı, aynı şeylere sevinmeyi, aynı şeylere üzülmeyi bildi.
SİNSİ ANLAYIŞ YİNE İŞ BAŞINDA
Ancak, son dönemde Türkiye'yi siyasi olarak bölmek isteyen bir anlayış türedi ve maalesef bizi bölme konusunda da mesafe kat etmeye başladı. Nasıl FETÖ 'dini' karanlık emellerini hayata geçirmek için bir kılıf olarak kullanıldıysa, şimdi de milleti bölmeye çalışanlar yine aynı sinsilikle 'muhaliflik' kılıfını kullanıyor.
İşte dün, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 5. yıl dönümünde, yani Milli Birlik ve Demokrasi Günü'nde yaşananlar...
15 Temmuz 2016'da bu millet, destan yazdı ve darbecileri de onların küresel ağababalarının planlarını da yerle bir etti.
Ülkeyi ve demokrasiyi dışarıdan güdümlü hain örgütün üniformalı teröristlerine teslim etmedi. Türkiye birlik ve bütün oldu.
YENİKAPI RUHU PARÇALANDI
Bu zaferin ardından ilk etapta siyaset de tek yürek oldu. Ya da bazıları mecburen tek yürek olmuş gibi davrandı. 7 Ağustos 2016'da yapılan tarihi Yenikapı Mitingi'nde bu birlik net bir şekilde ortaya konuldu. Fakat ne olduysa bir yerlerden yeni talimatlar geldi ve birileri muhalefet adı altında FETÖ'nün söylem ve tezlerini savunmaya başladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği bir kesim, darbe girişiminin 'kontrollü' olduğu şeklinde bir yalana sarıldı.
Bilerek ve isteyerek Türk milletinin son dönemde en fazla birlik ve beraberliğe sarıldığı şanlı 15 Temmuz direnişini ve zaferini karalamaya çalıştılar. Muhalefet adı altında Türkiye'nin bağımsız politikalarına bile düşman kesildiler. "Ne işimiz var Libya'da, ne işimiz var Suriye'de" dediler.
ZİHNEN VE FİKREN BÖLÜCÜLÜK
Milleti zihnen ve fikren bölmeye çalıştılar.
Maalesef bunda da kısmen başarılı oldular. Bugün artık muhaliflik adı altında gözleri kör edilmiş, körü körüne bu ülkenin milli ve bağımsız politikalarına hasım hale getirilmiş bir kesim yaratmayı başardılar.
İşte dün Milli Birlik ve Demokrasi Günü ülkenin büyük bölümü tarafından coşkuyla kutlanırken Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği bu kesim maalesef milletin bu coşkusuna ortak olamadı. Milletin kutladığını onlar kutlayamadılar.
Kılıçdaroğlu da, kuru bir mesajla yetindi, hatta tehditvari sözler kullandı.
Milliyetçi geçinen İyi Parti lideri Meral Akşener de ortalıkta yoktu.
YİNE TUZLA BUZ OLACAKLAR
Muhalefet adı altında bulunulan söylemler, maalesef bu ülkeye bir zamanlar yaşanan sağcı-solcu kavgasından bile daha büyük zarar verir hale geldi. Tabii ki demokrasilerde muhalefet olacak. Muhalefet ne kadar güçlü olursa demokrasi de o kadar güçlü olur ancak muhalif olmak demek ülkenin çıkar ve bağımsız politikalarına karşı olmak değildir.
Dün bunların etkisi altında olan küçük bir kesim katılmasa da milletin çok çok büyük bir bölümü yine bir ve bütün oldu. Bundan sonra da öyle olacak.
Muhaliflik adı altında bizi bölmeye çalışanlar ne kadar uğraşırsalar uğraşsınlar bu milletin ferasetine çarpıp tuzla buz olmaya devam edecek. Türkiye'yi kimse yolundan çeviremeyecek.