İzmir'i soluyan ve solutan bir yazar
Doğduğu Karşıyaka'nın havası, suyu ile yoğrulan bir sanat yaşamı; Bostanlıköy(bu günkü Bostanlı), Mezarlıkbaşı, İkiçeşmelik, Ali Reis Mahallesi onun yaşattığı yerli ve gayrımüslim yaşamların soluduğu mahallelerdi.
***
İşte bu aşamada, Emin Yeğinboy'a kulak vermek lazım.
Emin Yeğinboy Tarık Dursun K.'nın yakın çevresinde yıllardır bulunmuş bir cerrah ve bir yazar.
Hollywood ve sinema dünyasını Türkiye'de bilinçi olarak en iyi izleyen üç-beş kişiden biri.
Aynı zamanda Karşıyaka Rotary Kulübü Başkanı.
Emin Yeğinboy diyor ki:
" 1940'lı yıllardan başlayarak İzmir'deki sosyal yaşamı , kentlilik dayanışmasını, gayrımüslimlerle olan sıcak ilişkileri anlatırken kısa hikaye türünün benimsenmesine öncü olmak, İstanbul'un Orhan Veli'si, Çukurova'nın Yaşar Kemal'i , Bodrum'un Halikarnas Balıkçısı varsa İzmir'in Tarık Dursun'u var dedirten bir kimliği taşımak sıradan bir şey olmasa gerek. Bir ülkenin ilk sinema eleştirmeni olmak sonrasında yazdığı senaryolar ve yönettiği filmler ile yedinci sanata imza atmak kaç sanatçıya nasip olmuştur. Roman ve öyküleri ile İş Bankası, Sait Faik, Orhan Kemal, Türk Dil Kurumu, Yunus Nadi Roman Ödülü gibi ödülleri alan Tarık Dursun 75. yıl dönümünde 'Hepsi Hikaye' kitabı ile Sedat Simavi Ödülünü kazanırken adeta'hala üretebiliyorum, ben yaşlanmam' diyordu."
***
Emin Yeğinboy'un anlattığına göre; Onun yazarlık yaşamını dört evrede değerlendirebiliriz. 1948-1960 arasını 'çıraklık' yılları olarak tanımlamak mümkün. Hasangiller, Vezir Düşü, Rızabey Aile Evi, Güzel Avrat Otu adlı hikaye kitaplarının yer aldığı ve Anadolu gazetesindeki ilk hikayelerinde İzmir arka planında İkinci Dünya Savaşı yıllarının yoklukları, sosyal yaşam, yerli halk/gayrımüslim ilişkisi, sıradan ailelerin yaşamları, işsiz mahalle arkadaşlarının hayalleri ve dostlukları,gençlik aşkları hep onun kalemiyle yaşattığı yaşamlar oldu. Bu dönemini en fazla Orhan Kemal, Memduh Şevket, Gorki, İstrati, Hemingway gibi yazarlar oldu.
1960 ile 65 arası onun 'geçiş dönemi' olarak adlandırılabilir.
* * *
Bu dönemde aşk, yalnızlık, bunaltı, yabancılaşma gibi konular en sevdiği konular olur. Aşka soyut olarak yaklaşır, sosyal ve bireysel yanıyla taşra hayatı ve cinsellik ilgisini çeker. 'Sevmek diye Bir Şey' bu dönemini en iyi vurgulayan eseri olur.
1966 yılında yayımladığı 'Yabanın Adamları' adlı hikaye kitabı ile başlayıp 1980'e kadar olan zamanı ise 'olgunluk dönemi' olarak tanımlayabiliriz.
Yeğinboy diyor ki:
" Bu döneminde tamamen sosyal ve siyasi konulara yönelir, töreler, gecekondu yaşamı, kadınların sömürülmesi en sevdiği dönemsel temalar olur. Emparyalizma karşı duran , sınıf mücadelesini anlatan hikayeler kaleme alır.Köylülerden dinlediği halk hikayelerini 'Bağrıyanık Ömer' ile 'Güzel Zeynep' adlı hikaye kitaplarında toplar. 12 Mart dönemini anlattığı 'Gün Döndü' yine bu dönemin eseridir."
***
Yazarın 1980'den günümüze uzanan yıllarını ise "ustalık dönemi" olarak tanımlayabiliriz. Bu dönemde daha içe dönük eserler yazar. Aşk, yalnızlık, yaşlılık kendi ile hesaplaşma, ölüm temalarının onu fazlasıyla etkilediğini görürüz. Seksenli yılların ilk yarısında yazdığı 'Alçaktan Uçan Güvercin, Kayabaşı, Kurşun Ata Ata Biter' ise o yılların sosyal gerçeklerine uygun olarak yazılmış romanlar olur. Çeşitli kesimden insanların iç dünyalarını, gerçekçi diyaloglar ve olaylar ile anlatır.
Emin Yeğinboy'dan son söz:
"Onun 79 yıllık yürüyüşünün daha uzun yıllar sürmesini onun hiç 'yaşlanmamasını', onun yetişemediğimiz İzmir'i ve bu gününü anlatmasını diliyoruz. Onun eserleri ve yaşamı üzerine Özlem Fedai'nin kitabını İzmirli olan herkese öneriyorum."
pazar keyfi
Lazın karpuzu
Lazın biri, elini beline koymuş dalgın dalgın yürüyordu.
Birinin dikkatini çekmiş. Lazı seyrediyormuş.
Laz belediye otobüsüne binmiş eli hala belinde...
İnmiş, yarım saat yürümüş eli hala belinde.
Onu izleyen dayanamamış, koşup önüne geçip sormuş:
"Kardeşim sen deli misin?"
Laz: "Yooo!"
Adam: "Hasta mısın?"
Laz: "Yoooo..."
Seni iki saattir izliyorum. Elin belinde yürüyorsun."
Laz bakmış:"Vay anasını, karpuz düşmüş..."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.