Red Kit ve Daltonlar...
Her ne kadar Genel Başkan yardımcıları bile devreye girdiyse de, sorunun tam anlamı ile çözüldüğü söylenemez.
Meslektaşımız Vecdi Altay, "bu kent neler gördü neler..." derken, bundan yaklaşık 20 yıl kadar önce yaşanan bir olayı, bizlerle paylaşmak istemiş.
İşte Vecdi Altay'ın anlattıkları.
Hemen hemen tüm kentlerde olduğu gibi, İzmir'de de belediye çalışanları, belediyeye ait kent içi ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanır. Otobüs, vapur, metro gibi. Bunun birçok örneği, diğer kamu kurumlarında da görülürdü. Örneğin, TCDD çalışanları, düşük ücretle seyahat ederlerdi. PTT çalışanlarına bir dönem, bedelsiz hat bağlanır ve görüşmelerine çok az ücret fatura edilirdi.
Belediyelerde görev yapanların bütçelerine en büyük katkı, yıllardır kendilerine sağlanan ücretsiz seyahat hakkıdır. Aylık olarak hesap edildiğinde, gerçekten ciddi bir tasarruf sağlamaktadır çalışanlara. İşte bu hak, 1992 yılında ellerinden alınmak istendi. Hem de SHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı ve bazı meclis üyeleri tarafından. Onlara göre, ESHOT zarar ediyordu.
Ve hatta savunu şöyleydi: Parasını veren binsin...
Bu konu 5 Mart 1992 tarihinde yapılan Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantısı'nda gündeme gelir. Bu arada, SHP'nin grup kararı vardır. SHP İl Başkanı Turan Karakaş, büyük bir kararlılık göstererek bu konu üzerine gider ve şöyle der:
"Ortada bağlayıcı karar var. Meclis kararı alınarak memura bedava seyahat hakkı tanınacak..."
Fakat, Karakaş'ın bu açıklamasına rağmen mecliste birçok üye, kararsız kalır. Hatta bununla da yetinmeyip karşı oy kullanır.
Çoğunun ticaretle uğraştığı meclis üyeleri, kendilerine hizmet etmekte hiçbir kusur göstermeyen memurların, bürokratların elinden, böyle bir hakkın alınması için ellerinden geleni yaparlar.
* * *
Fakat ne ilginçtir her toplantıda belirli bir ücret alan meclis üyeleri, otobüslerden, ulaşım araçlarından "ücretsiz" yararlanmaktadırlar. Böyle bir uygulamayı, memurlara ve işçilere çok görmektedirler. Memurlardan alınmak istenen bu paso hakkı, birçok eylemi peşi sıra getirmişti. Hatta öyle ki, birçok memur görevinden alındı, birçok memurun görev yeri değiştirildi.
Bu arada, belediyenin üçüncü yılı halkı bilgilendirme toplantıları öncesi, İzmir'in sokaklarında on binlerce bildiri dağıtıldı. ESHOT'un, otobüs alımlarında slogan haline getirdiği, 'Bitmedi, bitmeyecek' sözlerinin ön plana çıkartıldığı korsan broşürde, özetle şunlar yazılıydı:
"Yüzlerce işçiyi attık. Memurun pasosunu attık. Sendikalı memuru açığa aldık. Bitmedi, bitmeyecek Yüksel Çakmur."
Bu bildiriyi, ne Belediye-İş Sendikası ne de Tüm-Bel-Sen üstlendi.
Kuşkusuz, yaşanan bu sorunlar sadece memurlar için geçerli değildi. Çakmur döneminde 405 işçi işten atılmıştı. Bu işçiler için SHP Genel Merkezi ve Genel Başkan Erdal İnönü bile devreye girmişti.
Büyükşehir Belediyesi'nden çıkarılan yüzlerce işçiyi, ilçe belediye başkanları kadrolarına alırken, kalanları geri almamakla direnen Çakmur'a, İnönü'den sert bir uyarı geldi: İşçileri geri al!
Çakmur, Genel Başkanı'nın, Genel Merkez'in tüm uyarılarına rağmen, bu işçilerin hiçbirini geri almama tavrını sürdürdü. Bu yaklaşımı ise basına, 'Çakmur'un hukuk kaçamağı' şeklinde yansıdı.
* * *
Çakmur, eylem yapan ve Ankara'ya kadar yürüyüş gerçekleştiren işçileri kışkırtıcı olarak yorumluyor ve şöyle diyordu:
"İzmir halkına zarar verildi. Yasalara karşı gelindi. Bizim dönemimizde işçilere daha çok artış yapıldı. Bunlar kışkırtıcı ve tahrikçidir."
Memurların paso eylemleri devam ederken, aynı zamanda işçilerle karşı karşıya gelen Çakmur, ne yapacağını bilemez durumdaydı. Tansiyon her geçen gün artıyor, eylemlerin ardı arkası kesilmiyordu. Açlık grevleri başlatılmıştı. Bu durumdan, hükümet ve doğal olarak Genel Başkan İnönü çok rahatsız oluyordu. Eylemler sokaklara kadar taşarken, İzmir'deki bu olayı incelemek üzere Ankara'dan Bakanlık müfettişleri görevlendirildi. Müfettişlerin verdiği rapor ise, Çakmur'u haksız, işçileri haklı gösteriyordu. Yeni Asır Gazetesi'nin 22 Şubat 1992 tarihli yayınında haber şöyleydi: Müfettişler işçiyi haklı buldu.
Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin dahi devreye giriyor, yaptığı açıklamada, işçilerin yanında yer alıyordu.
* * *
Çakmur'un bu ve bunun gibi birçok uygulaması, kent içinde huzursuzluk yaratıyordu. Sendikalar, dernekler, Baro gibi mesleki ve demokratik kitle örgütleri ile kavgalar, artık işi çığırından çıkarmıştı. Başta İzmir Barosu olmak üzere çeşitli kuruluşlar ve meslek odaları için yaptığı karafatmalar, hamamböcekleri gibi benzetmeleri, kent barışına, huzuruna oldukça zarar veriyordu. İlçe belediye başkanları, kişi ve kuruluşlar Çakmur'u, "Hukuku menfaatlerine göre uygulayan kişi olarak tarihe geçecek" şeklinde yorumlarken, Çakmur hemen hemen hiç açıklama yapmıyor, ama işten çıkartılan işçiler ve görevlerinden alınan memurlar lehine açıklamalarda bulunan ilçe belediye başkanlarına baskılarını sürdürüyordu.
Bu ilginç öyküye yarın da devam...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.