Bir zamanlar Bayraklı
Okulun müdüresi de Sauare Katerina...
Mezbaha, Bayraklı ile Mersinli arasına kurulmuştu. Buna "Umumi Mezbaha" deniliyordu.
Bayraklı Uzmanı Adil Akçamlı şu günlerde bir rahatsızlık geçiriyor.
Bu aziz kardeşimize, tekrar aramıza katılması dileği ile acil şifalar diliyorum.
Adil Akçamlı'nın anılarında anlattıklarına göre, burada bir mezbaha daha vardı.
Elektrik olmadığından halk zor durumdaydı.
15 Nisan 1920'de havagazı şebekesi hizmete girdi. Havagazı işletmelerinin kurulmasında ve işletmesinde Rum Stergidis ve Hacı Hasan Paşa büyük rol oynadı.
1919 işgal yıllarında 40 Rum ve 20 Türk'ten oluşan 60 kişilik bir küçük mahalle idi Salhane...
Bayraklı ise, 1400 Rum, 350 İtalyan, 250 Ermeni ve 40 Türk'ten oluşan bir köydü.
Akçamlı, "İşgal nedeni ile müstakil bir belediye olamamamıştır Bayraklı" diyor.
* * *
Bayraklı İdare Heyeti'nde, belediye reis makamında geçici olarak Yoannis Yoannidis bulunuyordu. Rumlardan Dimitrous Canavaris, Ermeri Firunlian ve Bornova Belediyesi Meclis Üyesi Nikolais Dricis ve yardımcısı vardı.
1920'li yıllarda Agia Triada'da (Turan) komutan Çavuş Kanarillis, Bayraklı'da Tahtacı Köy'de (Yamanlar) Çavuş Dedeletakis, Alaybey'de Çavuş Pondi Kakes, Tahtacıköy, Ahırkuyu ve Dedebaşı'nda komutan Astsubay Nikola İlis.
Yahyamu Çarşı'nın rengiydi...
Menemen Caddesi'nde (bugünkü Anadolu Caddesi) kahveci Arap Ali'nin dükkanının önünde Yahyamu (Yahyacığım) karpuz satar, her gün komşusu Raif Amca'ya takılmadan edemezdi.
Girit üslubu ile konuştuğundan sözleri bazen başka manalar ifade ederdi. Örneğin "Eyahali karpuza geel karpuza" diye başlar, komşusu Raif Amca'ya da yan gözle bakarak "Kim ki beni seyrediyor, kıskanıyorum" sözlerinde "Beni seyreden komşum kıskanıyor" demek isterdi.
Bayraklı uzmanı Adil Akçamlı, "O günlerin yegane kıraathanesi güzel bahçesi ile Osman Bey'inki idi" diyor.
Akçamlı'nın anlattığına göre, yeşillikler içinde tiyatro, karagöz, ortaoyunu oynanır, palyaçolar hünerlerini sergiler, mahallenin fakir çocukları için toplu sünnet düğünleri tertip edilirdi.
Büyükler tavla, domino, pişpirik oynar, nargileler fokurdatılırdı. Yahyamu (Yahya Karadana) hep oyuna gelip yenildiği için oturmak istemezdi. Neticede binbir güçlükle razı edilir, piştiye başlanırdı.
Önceleri, pişti yapsın diye kağıtlar ayarlanır, o pişti yaptıkça havalara girer:
"Nasıl pişiriyorum..." diye bağırır ve keyfinden yerinde duramazdı. İzleyenler ise, bu tablo karşısında mest olurdu.
Filipuçi erken ayrıldı...
Mavi gözlü, çilli yüzü ile şişman Tony Filipuçi'yi Adil Akçamlı şöyle anlatır:
"5-6 yaşlarında kısa pantolonlu Tony'e biz adıyla hitap ederdik. Alise ve levanten cemaati Nino derlerdi ona. Nedeni 1937 yılında çıkan Gazhane yangınında hayatına kaybeden 39 işçinin arasında Nino'nun da olması ve bu ismin yaşatılmasıydı. Bu arzu hep öhre olmuş ve aile devamlı Nino'yu anmıştır. Küçük Tony ile mahalle arasında top oynardık. Ayrıca cincibir, çelik-çomak, birdirbir gibi oyunların yanı sıra çimenlerde güreşirdik."
85 yaşındaki büyükannesi Madam Mari Prosen, her gün aynı saatte elinde süt bardağı ile Nino'nun peşinde koşardı. Tony sadece bizden değil, yabancıların da sempati gösterdiği şirin bir çocuktu.
Tony'nin ağabeyi Jano ise grubun bayraktarıydı.
Geniş avluda tenekelerden yaptığı sinemada mum ışığında filmler oynatırdı. Giriş de 5 kuruş...
Adil Akçamlı'yı dinlemeye devam:
"Mahallemizde Ciro'ların (Giraud) sahip olduğu Yün Mensucat'ta işçi olarak çalışan Hayriye Ablamız vardı. Ailesi maddi sorunlar içindeydi. Ancak, Ciro'ların patronu Hayriye Ablamızı beğenince onunla evlendi, daha sonra bir çocukları oldu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.