İşte o Karşıyakalı
Merak edilen "kim bu Karşıyakalı" sorusunun yanıtını partililere şöyle açıklıyordu CHP'nin Karanlıklar Prensi...
Ve konuşmasını şöyle sürdürüyor:
"Devam eden projeleri bitirecek, finansman ve teknik olanakları sağlayacak, eldeki malzemeyi en rasyonel şekilde kullanacak, örgüt ilişkileriyle, halkın beklentilerine yanıt verecek bir kişi Tekinbaş diyen Karanlıklar Prensi Kadıbeşegil "Tabii Foça'da balık tutmayı
bırakıp görev kabul ederse" diye ekliyor.
***
CHP'deki "değişim" rüzgarının iyi algılanmasını vurgulayan Kadıbeşegil "örgütlerin iyi çalışması için, mahalle temslciliği seçimleri hemen yapılmalı, buradan sokak ve apartman örgütlenmesine geçilmeli, atamalı dönem bitirilmelidir. Ali Engin Belediye lere kaldırım paralarının ödenmemesi için yasa teklifi veren M. Ali Susam'a, kaçak
elektrik parasının batıda oturan vatandaşlara yükleyen uygulamayı önleyecek yasa teklifi veren Alaatin Yüksel'e teşekkür etmeli, K.Maraş, Sakarya ve Koceli'deki yargı kararları çerçevesinde matbu dilekçeler hazırlatarak İzmir halkının fazla ödediği paraların geri ödenmesi için CHP örgütünün öncülük etmesini sağlamalıdır.
Aksi halde iki aydır İstanbul halkını çileden çıkaran trafik olayına duyarsız kalan CHP İstanbul örgütleri gibi halk indinde puan kaybettirecek olaylara duyarsız olmadığını göstermelidir".
hayattan
Ramazan davulu ve bizimkiler
Davul, Osmanlılardan beri Ramazan'ın sembolüdür. Ama son yıllarda elektronik teknikteki gelişmeler bu "Geleneksel uyandırma ve sahura kaldırma" yöntemini tartışılır hale getirdi. İstanbul'da birçok ilçede ramazan davulcuları kaymakamlıklar tarafından yasaklanırken davulcular bir geleneğin giderek yok olacağından endişe ediyor, yakınıyorlar. Kimilerinin "Rahatsız oluyoruz gürültüden" diyerek şikayet ettiği, hele bahşiş almak için çaldıkları kapıdan fena halde çevrildiklerini yanan yakıla anlatıyor davulcular. Neyse biz bu davul tartışmasını zamana bırakalım da Gürkan Ertaç'ın "BASINDA HOŞ SADA" isimli kitabından biz gazetecilerle ilgili hoş bir davul olayını noktasına, virgülüne dokunmadan aktaralım:
"Eski Ramazanlar bir alemdi, şimdikiler eskilerin yanında solda sıfır kalır. Bizim İzmir Babıali'sinde oruç tutanlar da vardı, Bektaşi izi sürenler de. Basın Sitesinde Erhan Ünver ile Özdemir Baba (Hazar) ve Özkan Korkuter birbirlerine yakın komşular. Üçünün de oruçla başları pek hoş değildi. Gazeteden eve geç döndükleri için de onlara göre "Seferi" sayılıyorlardı. Bir Ramazan gecesi Erhan eve çok geç dönmüş, kemiklerini yatağa ancak sermişti. Bir saat ya geçti, ya geçmedi, davulcu sokağı yarı yarıya boyladıktan sonra tam Ünver'in patak odasının önünde durdu, başladı tokmağı davula güm-güm indirmeye. Bizim Erhan yataktan fırladı ama ses etmedi, çünkü oruç tutanlara saygısı, davulla uyandıranlara da hoşgörüsü vardı. Ama 5 dakika, 10 dakika, davulcu oradan ayrılmıyor ve tek kişilik orkestrasıyla konseri (!) en haşmetli şekilde sürdürüyordu. Neden sonra Erhan Ünver kapıya seğirterek davulcuya patladı:"Be mübarek, başka yer yokmu davul çalacak ?"Davulcu gayet sakin, ""Napiim abi, bu yandaki şişman komşunuz (Özkan Korkuter'i kastediyor) bana yüklü bir bahşiş verdi ve sizin davul sesine bayıldığınızı söyledi" cevabını verdi. Erhan, Özkan'ın attığı kazığa bozuldu ama beyninde aniden bir daha ağır muziplik şimşeği çaktı. Gitti, cebinden bir miktar para alarak döndü, davulcuyla, "Evladım ben severim ama, nah şurdaki evdeki amcan daha çok sever. Al şu bahşişi git, orada çal" yönlendirmesi yapar. Tabii Özdemir Baba'nın (Hazar) bir süre sonra elinde bastonuyla davulcuyu kovaladığını söylemeye hacet yok..."
küpe
Yalan öyle bir oktur ki, bazen hedefini değil, atanı yaralar.
Ahmet Haşim
fıkra
Medeniyet
Gümrükte bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış:
"Niye 7 tane?" diye sormuşlar.
O de:
"Haftanın yedi günün var. Hepsi için bir tane...Pazartesi, Salı, Çarşamba..."demiş.
"Vay be... Helal olsun...Medeniyete ve temizliğe bak adamlardaki"
Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. Açmişlar, 8 tane don..
"İyi... Anladık ta, niye 8 tane don?" diye sormuşlar.
Fransız'ın cevabı şöyle:
"Pazartesi, Salı, Çaşmaba... Her gün için bir tane. Bir tane de, ne olur ne olmaz diye bir tane yedek aldım."
Sıra Temel'e gelince bakmışlar, tam 12 tane don...
"Vay be... Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak."
Sormuşlar:
"Neden 12 tane?.."
Bizimki cevap vermiş:
"Ocak, Şubat, Mart, Nisan...."
Mestan Şakrak'tan
laflama
* Bazı erkekler"ayak fetişisti", bazı kadınlar "dayak fetişisti"
* Leyleğin ömrü ya facebookta, ya twitterde, ya da televizyon başında geçiyor !
* Artık çocuklar, "Ben büyüyünce iç güveysi" olacağım baba" diyor yahu.
* Manda mangal yapmış söğüt dalına. Görgüsüzlük zor zanaat hacı !
İbrahim Ormancı'dan
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.