İlk konseri Fuar'da son nefesi de orada
Saatler 13.15'i gösteriyordu.
Gazetenin sekreteri Özlem Baki çalan telefonu açtı.
Arayan Zeki Müren'di.
O akşam üzeri TRT'nin İzmir Fuarı'ndaki stüdyolarına bir süredir ikamet ettiği Bodrum'dan gelecek ve ödül alacaktı.
Zeki Müren, beni arıyordu.
Orada yoktum ve Özlem'e her zamanki kibarlığı ile bir ricada bulundu:
"Erkin Bey'e iletin, bu akşam İzmir'deyim, B. Efes'in lobisinde bir kadeh rakıya bekliyorum. İki kadeh olmaz, doktorların izni yok."
* * *
Mesaj alınmıştı.
TRT stüdyolarındaki töreni de izlemek için fuarın kapısından adımımı atmışıtım ki, acı haber bir fısıltı şeklinde kulağıma geldi.
"Zeki Müren, stüdyoda kalp krizi geçirdi ve oracıkta öldü..."
Tören yerine vardığımda ambulans kapıya dayanmıştı.
Herkeste anlatılamaz üzüntü ile karışık panik yüklü bir telaş vardı.
Kimsenin kimseyi dinleyecek hali ve durumu yoktu.
Biri dev sanatçıyı kaybetmiştik.
* * *
Zeki Mürenli yıllar, gözmün önünden bir film şerini gibi geçti ve bir noktaya gelip dayandı.
Biraz ileride naaşı ambulansa taşınan sanatçı ilk solo ve sonraki seri konserlerini İzmir'de vermişti.
Solo konser 1954 yılında Kızılay yararına 17 Kasım'da Elhamra'daydı.
Ama asıl "seri konserleri" 1 Eylül ile 20 Eylül arasında fuar süresince Açık Hava Tiyatrosu'ndaydı.
Ve İzmir, Zeki Müren'in kalbinde ayrı bir yerin sahibiydi.
Kadere bakın, ilk seri konserlerini fuarda vermiş, son nefesini de orada...
Nur içinde yatsın...
* * *
Zeki Müren, 6 Aralık 1931 tarihinde Bursa'da doğdu. Bursa'da başladığı orta öğrenimini İstanbul'da Boğaziçi Lisesi'nde tamamladı. İstanbul'da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen Atölyesi'nden mezun oldu. Desen çalışmalarını öğrencilik yıllarından başlayarak pek çok kez sergiledi.
Zeki Müren, Bursa'da tamburi İzzet Gerçeker'den aldığı solfej ve usül dersleriyle musiki bilgileri öğrenmeye başladı. 1949'da, Boğaziçi Lisesi'nde okurken Agopos Efendi (sinema yönetmeni ve senaryo yazan Arşavir Alyanak'ın babası) ile udi Kirkor'dan aldığı derslerle de musiki eğitimini sürdü. Daha sonra fasıl musikisini iyi bilen ve geniş bir repertuvarı olan Şerif İçli'den çeşitli eserler meşk etti, Refik Fersan'dan, Sadi Işılay'dan, Kadri Şençalar'dan yararlandı.
1950'de sınavla İstanbul Radyosu'na girdi. İstanbul Radyosu'nda 1951'de, canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi ve bu konseri çok beğenildi. Bundan sonra Türkiye radyolarında düzenli olarak okumaya başladı. Radyo programları 15 yıl sürdü, bunların çoğu canlı yayın programlarıydı. Müren, bundan sonra kendini daha çok sahne ve plak çalışmalarına verdi. Alışılmış kalıpları zorlayan elbiseleri ve sahne davranışı ile halkın ilgisini sürekli olarak üstünde tutmayı başardı.
* * *
Zeki Müren, Türkiye'de en çok konser veren ses sanatçısıdır. Bir yılda yüz konser verdiği dönemler olmuştur. Kendisine 'sanat güneşi' unvanı verilmiştir. Yabancı ülkelerde de birçok konser vermiştir.
Zeki Müren 1954'te Beklenen Şarkı adlı filmde sinema oyunculuğuna başladı. Büyük bir ticari başarı kazanan bu filmden sonra şarkılarının çoğunu kendisinin bestelediği 18 filmde daha oynadı. 1955'te de Arena Tiyatrosu'nca sahneye koyulan Çay ve Sempati adlı oyunda da baş roldeki oyuncuydu. Ayrıca 'Bıldırcın Yağmuru' isimli bir şiir kitabı da vardır.
tarihten
Pişmanlık
Eski Yunan'da arkadaşları Sokrates'e sordular:
"Evlenmeli mi, yoksa bekar mı yaşamalı?"
Sokrates'ten cevap:
"İstediğinizi yapın, nasıl olsa pişman olacaksınız."
küpe
En sefil dilencinin ufacık çıkınında bile ihtiyacından fazlası bulunur.
Shakespeare
fıkra
Sarhoş ve bekar
Vakit gecenin ikisi... Akşamcının biri fitil gibi sarhoş olmuş. Kenar kenar yürüyerek evinin yolunu bulmaya çalışırken, gece bekçisiyle burun buruna gelmiş.
Bekçi:
"Bu ne hal?" diye gürlemiş ve eklemiş:
"Haydi zabıtadan korkmuyorsun. Bu saatte eve dönerken, karından da korkmayacaksın?"
"İyi ama evli değilim ki..."
Bekçi şaşırmış:
"Madem öyle de, ne diye evine bu kadar erken dönüyorsun."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.