Avcıların doğa ile baş başa, avlanmak için yaptığı, yorucu, aynı zamanda heyecanlı yolculuk, sağlam arkadaşlıkların, dostlukların kurulmasını da sağlar. En güzeli de avcıların birbirlerine anlattığı av hikayeleridir. En iyi palavraların seçildiği toplantılar yapılır ama kimse kimsenin yalanını yüzüne vurmaz. Atış serbesttir, kahkahalar da. Anlatan, sıktığı palavraya sonunda kendisi de inanır. Karşıyaka'da eskiden Evlendirme Dairesi'nin karşısındaki Avcılar Kulübü'nde "En iyi yalan-palavra yarışması" yapılır, kazananın şerefine güzel bir rakı masası düzenlenirdi. İşte size yarışmalarda dereceye girmiş üç yalan....
Mavişehir'de 2 bin ördek
Birisi anlatıyor: "Siz bilmezsiniz. Eskiden Mavişehir'de EGS'nin olduğu yer sazlıktı, su birikintileri vardı. Biz orda ördek avına çıkardık. Bir gün yine ördeğe gittim, pusuya yattım. Su birikintisine ben diyeyim 1500, siz deyin 2 bin ördek indi. Atsam 2-3 tanesini vuracağım, cebimden misinayı çıkardım, sazlıktan bir boru kestim, şnorkel gibi kullanarak suyun içine daldım, misinayla ördeklerin ayaklarını birbirine bir güzel bağladım. Tam son ördeğin ayağını bağlıyorum, ördekler bir ürk, havalan, al beni Büyük Yamanlar Dağı'nın tepesine bırak. Bunla bitse iyi. Karşıdan da bir kaplan gelmiyor mu?
Dinleyenler bıçak kemiğe dayandığı için müdahale ettiler: "Ulan tamam birinci oldun, yeter. Kaplan gelmesin artık..."
Vapur sefası ve ördek
Bir avcı anlatıyor: "Arkadaşlar... Tüfeğim arıza yaptı, götürdüm, Hisar Camisi arkasında tamir ettirdim, Karşıyaka'ya döneceğim. Yürüdüm, Konak Vapur İskelesi'ne Hasköy vapuruna bindim. O zaman Hasköy'ün güvertesinde tente yok, güvertede açıkta gidiyoruz. Ben oturdum, tüfek de namlu havada yanımda duruyor. Derken, bizi sıyırtarak iki yeşilbaş ördek geçti. Yanımdaki genç dürttü: 'Amca çaksana bunlara bir tane' diye. Reddettim, 'Oğlum vapur meskun yer, ayıp olur' dedim. Aradan 5 dakika geçti, iki yeşilbaş ördek daha... Genç yeniden dürttü: 'Amca günah bunlara, patlat indir gari...' Yine olmaz dedim ama yumuşadım da... İçimden, 'Bir daha geçerse benden güneh gider' diye geçirdim. Derken bir yeşilbaş daha geçmez mi, tüfeği kaldırdım, çaaaat, patlattım. Vapur Karşıyaka İskelesi'ne geldi ama insanlar yığıldı, inemiyor. Bir de ne görelim, benim vurduğum ördek bacadan düşmüş, nar gibi kızarmış. Kaptan personele, 'Oğlum buna yazık olmasın, yanına fıstıklı, üzümlü bir pilav yapın' demiş. Yapmışlar... Yer sofrası kurulmuş, yoğurt da var yanında, çalakaşık yiyorlar..." Dinleyenlerden biri sordu: 'Peki vapur ne oldu, ne yaptınız?' Avcı biraz şişindi, ekledi: 'Napcaz.' Kaptan dedi ki 'Bizim keyfimizi bozmayın, atın halatı, yanaştırın vapuru iskeleye..." İşte böyle daha ne yalanlar var, ne yalanlar. Onlara hayırlı avlar olsun, bize onların yalanlarını yazmak düşüyor.
Ve bana mal edilen bir yalan
Bizim Gürkan Ertaç da yalancılarla pek sıkı fıkıdır. Kitabında bana mal ettiği bir palavrayı aynen aktarıyorum (Zaten reddetsem de nafile): "Balıkçı Zihni çok iyi yüzerdi ve aynı zamanda son derece güçlü, kuvvetli bir delikanlıydı. Bir gün arkadaşlarıyla bahse tutuşmuş, 'Ben istersem Karşıyaka İskelesi'nden denize atlar, gelen Körfez Vapuru'nu iskeleye yanaştırmam' demiş. Yaparsın, yapamazsın derken bahislere tutuşulmuş, sıra uygulamaya gelmiş. Zihni herkesin meraklı bakışları arasında denize atlamış, iskeleyle yanaşmak üzere olan 9 Eylül Vapurun'un pervanesini yakalamış, aynı zamanda da vapurla iskele arasına gövdesini siper etmiş. Kaptan bakmış vapur hareket edemiyor, kaptan köşkünden bağırmış, 'N'olur Zihni, vapur dolu. Bostanlı'ya sürükleneceğiz, izin ver yanaşalım' demiş. Zihni de acımış, pervaneyi salıvermiş, vapurdakiler derin nefes almış." Tabii palavracılık yarımasında dereceye girdiğimi söylemeye de gerek yok.
laflama
* Aşkın gözü kördür demişler ya... Çok sevdiğiniz bir kişiden nan-körlük görmeniz doğaldır yani !
* "Bağa gel bostana gel " diye bir türkü var ya... Oğlum haklı olarak soruyor... Bağ ne, bostan ne ? Beton yığınları arasında bunu da düşünmek gerek !
* "Kerize bak kerize, şalvarla giriyor denize" diye şarkı bile yapmışız. Ama şalvarla denize giren jet-ski kullanıyor kardeşim. Şimdi sor kendine yeniden, keriz kim ?
* Bana kalırsa çoğumuzda "Balık hafızası" falan yok. Olsa olsa"alık hafızası" var !
İbrahim Ormancı'dan