Menderes’in son saatleri
Rahmetli Adnan Menderes'in fani dünyadaki son sözleri böyleydi...
İmralı'da asılmadan hemen önce usulen bir arzusu olup olmadığı sorulduğunda, dini telkin için orada bulunan hoca ile yalnız kalarak görüşmek istediğini beyan etmişti Menderes...
Ancak darbeciler "kanunların buna müsaade etmediğini" söyleyerek son arzusunu da yerine getirmemişlerdi!
Bu davranış, zorba/gaddar/eli kanlı darbecilerin Menderes'i katletmeden önce masum Başbakan'a uyguladıkları sistematik işkence ve zulmün yanında bir hiç hükmündedir, kuşkusuz...
* * *
Son olarak, Murat Bardakçı -idamına saatler kala- Menderes'e yapılan "Prostat Muayenesi"ni gündeme getirdi.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık günlerinden biri olan 17 Eylül 1961'in sabahında saat onu beş geçe Menderes'le doktorlar arasında geçen diyaloglar, 27 Mayıs Cuntası'nın sadece Masum ve Suçsuz Menderes'e değil MİLLETİMİZE ne denli kin ve nefret duyduğunun çok çarpıcı bir örneğidir!
* * *
Menderes "İstirham ediyorum, yapmayın" diyor; ancak Utanmaz Zalimler bir kere karar vermişler devrik başbakanı aşağılamaya, ona sınırsız ıstırap çektirmeye...
Taammüden yapılan Prostat Muayenesi'nden dört buçuk saat sonra asılacaktır Menderes.. Şöyle bir düşünün, diyelim ki prostatında sıkıntı olsaydı infazdan hemen önce ameliyat mı edilecekti? Hayır! Zorla prostat muayenesi sadece hukuk dışı değil, insanlık dışı bir muameledir...
Prostat Zulmü, onu asmaya karar vermiş olan İşkenceci İrade'nin doktorlara verdiği emirden başka bir şey değildi...
Daha ileri gidelim: Menderes'in katledilmesine 27 Mayıs darbesinden çok daha önce karar verilmişti. Bu gerçek Resmi Tarih'in elbette hoşuna gitmez; ancak kusursuz bir gerçektir...
İki evladının "şüpheli" ölümleri de dahil Menderes'in idamının perde arkası bir gün mutlaka kamuoyunun gözleri önüne serilecektir. Yaşayanlar görecektir!
İşte o kitap!
Menderes'in hayatını yazıyordum. Aydın'ın Çakırbeyli ilçesinden, İzmir, Ankara ve İstanbul'u kapsayan bir dizi olacaktı.
Çakırbeyli yollarını aşındırdık, Aydın'da İsmet Sezgin, Nahit Menteşe ve diğer yakınları ile konuştuk.
Yüksel Menderes, Mutlu Menderes, Aydın Menderes de sağdı.
Tabii, Berrin Hanımefendi de...
***
Diziye başlık olarak şöyle dedik:
"Sıradaki değil, gönüllerdeki adam: Adnan Menderes..."
Bu dizinin yayınlandığı Ege Ekspres mahkeme kararı ile her gün bayilerden toplatıldı.
Ve, ben de her gün Basın Savcılığına çağrıldım.
Adı beynime mıh gibi çakılı...
Savcı Zafer Yalçın sordu:
"Niçin gönüllerdeki adam.?.."
38 sayılı Tedbirler Kanunu yürürlükteydi. Bu yasaya göre, kendi deyimleri ile ile düşük ve kuyrukları övmek yasaktı. Bunun yanında darbecilerin tarafını tutmak da yasaktı.
Ne var ki, bu ikinci şıkkı tercih edenler hakkında takibat yoktu.
Karşı çıkan, eleştirenler için yıllar boyu hapis istemi ile açılan davalar gündemdeydi.
Bu dizi yüzünden hakkımda açılan davalarda istenen hapıs cezaları toplam 40 yılı buluyordu.
Gün gelmiş, devran değişmiş ve bu davalar da düşmüştü.
Peki, niçin sıradaki değil, gönüllerdeki adam?
Yukarıda saydığım gerekçeler yüzünden Menderes hakkında bir hüküm ileri sürmek yasaktı.
Bunun yanında böylesi bir düzen de ilelebet sürüp gidemeyecek ve günün birinde insanlar serbestçe konuşabilecek ortamı buldukları zaman kalplerinde sakladıkları Menderes'i layık olduğu yere koyacaklardı.
O günleri yaşıyoruz...
Darbecilerin, demokrasi yıkıcılarının, Allahsız Gardiyanların "Tu kaka" dedikleri Menderes'i millet şimdi bağrına basmış gidiyor. Bulvarlara, havaalanlarına, parklarına Adnan Menderese adı veriliyor.
İşte o büyük adamı bir süre için ortalıkta değil, gönüllerde saklamıştık.
İyi de etmişiz...
küpe
Fil zinciriyle, at gemiyle, kadın da gönül rızası ile tutulur.
Şudraka
günün fıkrası
Unutmuş
Genç kadın kocasına heyecanla:
"Çok güzel bir kürk manto aldım. Hem de öyle ustalıklı bir alışveriş yaptım ki..." dedi.
Kocası sordu:
"Kaça aldın?"
"Ayda 1000 peseta taksitle..."
"Peki kaç taksit vereceksin?"
Kadın bir an tereddüt etti ve sonra:
"Bilmem ki, sormayı unuttum..." dedi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.