Leyla Figen sosyal alem için bir deha, girişimciliğin sembolüydü. Alaçatı'nın daha o istilaya uğramadığı yıllarda aşık olmuştu bu cennet beldeye. 1995 yılında Amerikalılar, Teknopark için Alaçatı sırtlarını seçmişler, o devrin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile anlaşmışlardı. Özel uçakla geldiler, gezdiler, beğendiler ama Özal aniden vefat edince proje kadük kaldı. Amerikalıların ziyaret organizasyonunu Leyla Figen üstlenmişti. ABD'liler gittiler ama o ilk kez geldiği Alaçatı'da taş evlere, o insanların evlerinin kapı eşiklerinde oturduğu, doğal hayatın doyasıyla yaşandığı sokaklara bayılmıştı. Eşi yine İzmir'in önemli kişilerinden Şevki Figen'e, "Ben buraya hayran kaldım, gel bir taş ev alalım, yerleşelim" dedi.
***
Leyla Figen planladığı gibi taş ustaları getirterek antik bir taş eve sahip oldu ve evinin karşısındaki bir taş evi de beğenerek Agrilia (Yunancada körpe zeytin fidanı demek) isimli bir restoran kafe açtı. İzmirlilere maalesef Çeşme'ye geldikleri halde yazlıklarından 10 dakika ötedeki Alaçatı'ya gitmek zor geliyordu. Ama İstanbullular bu cenneti keşfetti, Agrilia'nın yüzde 75 müşterileri İstanbullular oldu. Leyla Figen eşi Şevki Figen'le birlikte Alaçatı'yı Koruma ve Güzelleştirme Derneği'ni kurdu, pekçok sosyal etkinlikte başrolü oynadı. Alaçatı'yı öylesine sevmişti ki eşine vasiyet etti, "Ölürsem beni buraya defnedin" diye. İstanbullu bir seçkin ailenin kızıydı, tüm akrabaları Kadıköy'de Karacaahmet Kabristanı'na defnedilmişti ama onu canı kadar sevdiği Alaçatı'da ebedi istirahatgahına uğurladılar. Muhittin Dalgıç o zaman Leyla Figen'in Alaçatı'daki etkinlikleri üzerine bir müze kurularak adını ölümsüzleştirme önerisinde bulunmuştu ama gerçekleşmedi. Şimdi Dalgıç koca Çeşme'nin başkanı. Sanıyorum ve umut ediyorum ki sözünde duracak ve Leyla Figen ismini bir müzeye, ya da sokağa vererek ölümsüzleştirecektir. İnanıyorum...
Ermeniler gerçek duvarına çarptı
Avrasya İncelemeleri Merkezi Başkanı Alev Kılıç, sözde Ermeni soykırımı iddiaları üzerine Gediz Üniversitesi'nde konuştu, "Yalanları bir bir sönüyor, inişe geçtiler, tarihin hakikat duvarına çarptılar. Biz haklıyız, yalan söyleyenler düşünsün" dedi. Emekli büyükelçi Kılıç, doğruların anlatılmasında özellikle üniversiteli gençlerden destek istedi.
Gediz Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu'nun davetlisi olarak İzmir'e gelen emekli büyükelçi Kılıç öğrencilerle buluştu.
Deneyimli diplomat, 2015 için 100'üncü yıl hazırlığı yapan Ermenilerin sözde soykırım iddialarının tarihin hakikat duvarına çarptığına, uluslararası kamuoyunda inandırıcılıklarının giderek azalarak inişe geçtiklerine dikkat çekti.
Kılıç, insanlığın yalanlarla nasıl yanıltılmak istendiğinin özellikle gençlerimiz tarafından bilinip dünyaya anlatılmasını arzu ettiğini dile getirdi, şunları söyledi:
"1915'teki ölü sayısını önce 300 bin, sonra 2 milyon, en son da 1.5 milyon olarak ifade ettiler. Söylediklerinin hiçbir tutarlılığı ve tarihi dayanağı yok, tamamen aldatmaca üzerine kurulu. Birinci Dünya Savaşı döneminden bahsediyorlar. Toplam 16 milyon kişi öldü o savaşta, en az 2 milyonu da Türk'tü. Böylesine acıların yaşandığı savaş sırasında, Ruslar ile işbirliği yapan, Rus cephesinde ve çevresinde ordumuzun gücünü zayıflatmak için askerimize saldıran, isyan çıkarıp Doğu Anadolu'daki Türk köylerini basan Ermeni çeteler yüzünden bugünkü Kuzey Suriye'ye zorunlu olarak sevk edildiklerini tüm dünyaya anlatıyoruz."
küpe
Erkeklerin tersine, kadınlar sevdikten sonra arzu etmeye başlar.
Monthortlant
laflama
* Hayat bir gemi, dünya bir liman. Sakın öfkelenip kalkma birader. Azıcık ol ılıman!
* Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar. Ne korna sesi, ne kadın dırdırı, ne de inşaatın gürültüsü. Kıymetini bilin oğlum!
* Her köşebaşından bir alacaklının çıkabilme olasılığını düşünmeye PARA-NOYA denir!
* Flaş gelişme. Saat kaç oldu. Halen bugün bir flaş gelişme olmadı...
* Dimyat'a çapkınlığa giderken, evdeki hatuna yakalanma!
İbrahim Ormancı'dan