Mary Wortley (26.5.1689 - 21.8.1762) 1689 yılında Londra'da soylu bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında şiir yazmaya başladı ve Latince öğrendi. Kendisinden 11 yaş büyük bir politikacı olan Edward Wortley Montagu'ya aşık oldu. Babasının onayını almadan 1712 yılında Edward ile evlendi.
Bu ilginç macerayı ve gerisini Tufan Atakişi'den dinleyelim:
* 1716 yılında eşi İngiltere'nin Osmanlı elçisi olarak atandı. Leydi Montagu eşi ve oğluyla birlikte İstanbul'a geldi.
Lale Devrinin başlangıcına rastlayan bu dönemde 2 yılını İstanbul'da geçirdi. İngiltere'deki arkadaşlarına İstanbul'daki izlenimlerini en ince ayrıntılarıyla anlatan birçok mektup yazdı.
Leydi Mary Wortley Montagu'nun İstanbul'dan yazdığı bu mektuplar, Turkish Embassy Letters (Türk Büyükelçiliği Mektupları) ölümünden sonra, 1763 yılında kitap olarak yayınlandı. Halen de basılmaya devam eden ve Osmanlı toplumunu genelde olumlu bir şekilde yansıtan bu kitap Avrupa'da ilgiyle okunmaktadır.
***
Osmanlıların uygarlığını övdüğü ve kadınlara verdiği değeri anlattığı kitabında, imparatorluk sınırları içinde yaşayan kadınlar hakkında şunları yazmıştır: "Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır."
Türkiye'de etkin görevlerde ve Osmanlı hayranlığı içinde olan yetkililer bundan 250 yıl önce kadına verilen değeri ne yazık ki bu gün uygulayamıyor.
***
Günümüzde; Erkeğin güçlü (fiziki) ve zayıf kadın üzerinde söz hakkı olduğu inancı, erkeklerin şiddeti uygulamasının normal olduğu anlayışı, evlilik gelenekleri (başlık parası, çeyiz), ailenin özel alan olduğu ve bu alanın erkeğin kontrolünde olduğu görüşünün yanı sıra, kadının ekonomik olarak erkeğe bağımlı hale getirilmesi ve paraya ulaşım sınırlılığı, mülkiyet hakları, boşanma sonrası ekonomik haklar vb. konularda kadının aleyhine yasal ayrımcılık, çalışma hayatına katılımda yaşanan güçlükler ve kadın ve kızlara eğitimde eşit fırsat tanınmaması, üstelik bu tür yanlış yaklaşımları destekleyen devlet politikaları kadınları korumasız bir hale getirmiştir.
***
İtip kakmak, tartaklamak, tokatlamak, tekmelemek, kesici ve vurucu aletlerle bedene zarar vermenin ötesinde olay kadın cinayetlerine kadar varmıştır.
Sonuç ise çok anlamlı bir zamanla ile; 25 Kasım 2014 Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü, 11 ay içinde 240 kadının erkek şiddeti ile öldürüldüğü açıklanıyor…
küpe
İnsanların elinden hayalleri alınacak olursa, başka ne zevkleri kalır?
Fostenel