Bir 'görme engelli' bir otobüs macerası
"Her gün yollardayız. Görmeyen biri olarak kendimizi geliştirerek hayatımıza yeni renkler katmaya çalışıyoruz. Ancak bizim hızımıza kent yaşamı ayak uyduramıyor.
Otobüs durağına geliyoruz. Falanca otobüs gelince bana haber verir misiniz.
O da ne? Benim sorduğum kişinin otobüsü gelmiş ve çoktan gitmiş. Belki benim otobüsüm de geldi.
Neyse zar-zor yine birilerine soruyoruz ve otobüse biniyoruz. Ve yeni bir süpriz. Bir ara otobüsün nereye geldiğini söyleyen bir sistem vardı. Şimdi İzmir'de nereye geleceğimizi nereye geldiğimizi bildiren sesli uyarı sistemi benim bindiğim hiçbir otobüste çalışmıyor.
Bu sistem görmeyenler, şehre yeni gelmişler, okuma yazma bilmeyenler için çok güzel bir sistemdi. Artık İzmir'de birçok otobüste bu sistem çalışmıyor."
* * *
Ve Salih Arıkan'ın öyküsüne devam...
Salih kardeşimiz şoföre seslendi:
"Kaptanım durağa gelince bana haber verir misiniz?"
Cevap:
"Abi veririm. Merak etme..." diyor.
Bu aşamada şoför birçok yolcu ile uğraşırken,
"Abi, senin durağı geçmişiz" diyor ve bir hamle ile görme enelli bu vatandaşımızı ilk okobüse bindiriyor.
Salih Arıkan'ı dinliyoruz:
"Bu ve buna benzer birçok olayı yaşıyoruz. Bir gün falanca caminin önünde ineceğimi söylemiştim. Yolcular da beni ilk gördükleri camiinin önünde indirmeye kalkmışlardı. Neyse ben caminin adını söyledim ve yeni bir yol macerasından kurtuldum. Engelsiz İzmir diye yola çıkan Belediyemizin biz görmeyenlerin bu otobüslerdeki sesli uyarı sistemini çözeceğine inanıyoruz."
bir kitap
'Ruhum Kıyama Kalktı'
Kitabın kapağında 'Ermeni zulmünde yitip giden hayatlar' yazıyor.
Bu iddialı eserin yazarı da Emrullah Özdemir...
Yazarımız genç bir kabiliyet. Türk edebiyat dünyasına girişiyle beraber, sıcak bir ilgi ile karşılandı.
Son romanı Tomris, kısa zamanda ikinci baskısını yaparak beğeni kazandı.
Üslubundaki akıcılık, masumiyet, sadelik, kurgu gücüyle olaylar arasındaki sağlam bağlantı ve gerilimli geçişler, okuru büyülemeye yetiyor.
'Ruhum Kıyama Kalktı' romanı yazarın ustalığını da gösteriyor.
Okunduğunda görüleceği gibi roman, benzerlerinden oldukça farklı bir özelliğe sahip. Bu özellik hiç şöphe yok ki, yazarın gerçek bilgi ve belgelere sadık kalma gayretinden, yaşanan acıları yansıtmadaki ahlaki titizlik çabasından ileri geliyor.
Hatırlamalıyız ki, Birinci Dünya Savaşı'nın 'tehcir' adı verilen 1915- 1918 döneminin sorumluları, aynı insanlık dışı oyunu yüz yıldır, bugün de pervasızca sürdürmektedirler. Savaşta isyancı Enmenileri 'iki deniz arasında devlet kurdurucağız" diyerek aldatıp, kendi ülkelerine karşı kullanarak yüzbinlerce masum insanımızın kanına grmişlerdir. O günün emperyalistleri bugün de iş başındadır."
küpe
Fazilet ne kadar sade, ne kadar mütevazi, ne kadar gösteriş karşıtı olursa o kadar saygı görür.
Fenelon
günün fıkrası
Yoksa
Hanry, yandaki eve yeni taşınan ailenin hanımının dışarı çıktığını görünce, hemen bahçelerini ayıran çitin dibine koştu.
"Merhaba hanımefendi"
"Merhaba..."
"Ne kadar şahane mehtap değil mi?"
"Evet öyle..."
"Yıldızlar ne güzel parıldıyor değil mi?"
"Evet öyle..."
"Çimenler de ne kadar nefis değil mi?"
"Evet öyle. Ama... İçeri girmediğimi gören kocam birazdan dışarı çıkarsa daha başka şeyler da görebilirsiniz..."
laflama
* Sudan sebeplerle yıkanamıyorum. Çünkü sular kesik!
* Alıcı kuşlar gibi başımın üstüne s.çmayın!
* Ağlarsa anam ağlar, sosyal medya yalan ağlar...
* Çocukluğuma falan dönmek istemiyorum psikolog bey... Fabrika ayarlarına dönmek istiyorum ben!
* Bebekken beni mıncıklayan komşu ablayı, asansörde kıstırıp ben mıncıklamak istiyorum...
* İster fakir ol, ister fukara. Yemekten önce, yemekte, yemekten sonra.
Yap sosyal medyada yaygara!
İbrahim Ormancı'dan
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.