1958'den bu yana, Karşıyaka Spor Kulübünün içindeyim. Tabii camianın da...
Yine 1958 yılında, 20 yaşında bir delikanlıyken yönetim kadrosunda yerim vardı. Selçuk Yaşar'ın ilk yönetim kuruluydu bu.
Osman Aydemir, Ömer Ersoz, Osman Keresteci, İsmail Özerk, Rıza Alpay, bu kadronun flaş isimleri...
Ve o efsane Selçuk Yaşar, başkan olsun, olmasın her yönetime sahip çıkmış ve 1958'den bu yana milyonlarca lirayı KSK'ye karşılıksız olarak vermişti.
Başı dara düşen yöneticilerin başvuracakları ilk kapıydı Selçuk Yaşar'ın holdingi...
* * *
Bu efsane başkan yıllar süren mücadele sonunda yorgun düştü.
Köşesine çekildi ama, çok sevdiği ve bir evlat gibi koruduğu KSK'den hiç kopmadı.
El altından, şahsi hesaplarından yüklü miktarda para aktardı.
Ne var ki bu güngörmüş büyüğün böylesine yardımları, şimdi bir kenara atılmış gibi...
Hangi hesap ve beklenti içinde, Kulübe beş-on milyon lirayı veren bir ekip bu camia içinde "yardım terörü" estirmeye başladı.
Acar'ların küçüğü işi o dereceye götürdü ki, bu delikanlı, KSK'nin kongre ile seçilmiş Başkanını soyunma odasından kovmaya bile kalkıştı.
Onur kırıcı bir davranıştı bu...
KSK gibi bir kulübün başkanı, beş-on milyonluk bir yatırımcının utanç verici hareketinin muhatabı olmamalıydı.
Şu 57 yıllık KSK-Selçuk Yaşar bağlantısında böyle bir çirkinlik, esef verici davranış yaşanmış değildi.
Bu kulübün içinde yaşlısı genci herkes ittifakla diyor ki; şu elli yıllık dönemde hep "birinci adam" olan Selçuk Yaşar bırakın Onursal Başkanlığı, Başkanlığı, yönetim kademesinde ve kulüp çalışanları içinde hiç kimseye böyle lüzumsuz ve çirkin davranışı reva görmemiştir.
Şu iyi bilinsin ki, Karşıyaka Spor camiasını esir alacak para dünyanın hiçbir yerinde basılmamıştır.
KSK camiası böyle çirkinlikleri, üç beş milyon lira için kaldıracak, kulak arkası edecek derece yoz bir topluluk değildir.
hayattan
"Hasan Pulur ne yazmış" demeyi öyle özledik ki
Hasan Pulur, iki aydır hastanede yoğun bakımda. Oğlu Bülent ve yakınları "Hayatı Gazetecilik" olan bu büyük ustanın iyiliği için sabah akşam dua ediyor.
Bu usta gazeteci üç-dört yıl öncesine kadar tatilini eşi Meral, oğulları Korkut ve Bülent ile ailece Çeşme'de geçirirdi. Evleri Çeşme girişinde bir sitedeydi ama, günleri Çeşme'nin en uç noktasındaki Tursite plajlarında geçerdi.
Tursite'nin başında bir emekli subay olan Mehmet Ali Tekayak vardı.
Hasan Pulur da beraberinde Fenerli Can Bartu, Beşiktaşlı Vedat Okyar ve eşi Asuman, Vefalı Adem ve eşi Sevil ile birlikte Tursite'yi basar ve bu kadro ile "Futbol Sohbetleri"ni açardı.
Bu sohbetler Tursite'de akşam sofrasına kadar sürer, bunu anılar seansı izlerdi. Tabii, bol rakı eşliğinde...
Ve, Hasan Pulur ile ekibi Çeşme gecelerine renk katardı. Şu son birkaç yıldır, Çeşme'nin keyfi yok gibi... Çünkü Hasan Pulur ve ekibi de ortalıkta görünmedi.
***
Hasan Pulur, muhabirlikten yayın koordinatörlüğüne, köşe yazarlığına kadar basın aleminin her kademesinde başarılı oldu.
2007'de 50 yıllık eşi Meral Hanım'ı, 2010'da büyük oğlu Korkut'u
kaybetmesi fena halde yıpratıcı oldu. O gün bu gündür Hasan Abi, kendini toparlayamadı.
Şu günlerde her sabah "Bakalım, Hasan Pulur ne yazmış..." diyemiyoruz.
İşte o günlere yeniden kavuşmamız en büyük dileğimiz.
küpe
Kimseye açamadığımız düşünceler ve kimseyle paylaşamadığımız acılar vardır.
Henri Amiel
fıkra
En kötü hastalık
Bir doktora sordular:
"Siz göre, en kötü hastalık hangisidir?!
"Kalp hastalığı..."
"Niçin?"
"O kadar apansız götürür ki, vizite parasını almaya vakit bile bulamayız."
laflama
* Kalabilmişse dünyada yürekten yazan bir şair. Vardır insanlığın hala söyleyeceği bir şeyler umuda dair!
* İngiltere'nin Londra kentinde günde 7 saat sakız çiğneyen Claire Embleton artık ağzını açamıyormuş. Şeytan diyor ki, bir koşu bakkala gidip bütün sakızları toplayıp hanımın önüne koy!
* Küçüklüğünden beri mızıkçının tekiydi. Gitti, bandoda mızıkacı oldu!
* At çiftliğinde bir iş buldum. İki harada bir deredeyim anlayacağınız.
* Karınca dediğin çalıştı patron oldu. Emrindeki filleri eziyor hani!
* Galiba top oynayan çocuklardan biri hop bir top attı. Ozon deliği delindi!
İbrahim Ormancı'dan