Cellat, Menderes’in ayakkabısını istedi
Aksiyon Dergisine konuşan ve Yassıada duruşmaları için özel olarak seçilen 120 askerden biri olan Erkan, bir İzmirli. Erkan, o günleri konuşurken, dönemin fotoğraflarına bakarken sesi titriyordu. Yassıada'dan İmralı'ya infaz için getirilen Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamlarına kadar sürekli yanlarında bulunan ve her olayın canlı şahidi olan Muzaffer Erkan, Hasan Polatkan'ın infaz için götürülürken hücumbotta gözlerinin yaşardığını ve millete sitem ettiğini söylüyor. Muzaffer Erkan'ın anlattığına göre; idam günü ayağa kalkamayacak derecede hasta olan Adnan Menderes burnuna ve ağzına bir merhem sürülerek canlandırıldı. Erkan'ı dinlemeye devam: "Menderes'i İstanbul'a hastaneye götürüyoruz diyerek hücumbota bindirdiler. İnanmış gibiydi, mutlu oldu. 'Ver bana bir sigara!' diyerek teğmenden bir Hanımeli sigarası aldı ve içti. İdam öncesindeki misafir odasında bir parça şeftali yedi. İdam edildiğinde şeftalinin suyu beyaz kefeninin önüne aktı." Ve belki de insanın kanını donduran bir ayrıntı daha. İdam edilen Menderes'in başında 45 dakika beklediklerini belirten Muzaffer Erkan, celladın ipte sallanan Menderes'e doğru yaklaşarak onun rugan ayakkabılarına baktığını ve şöyle söylediğini anlatıyor: "Bu ayakkabılar benim olacak." Menderes'i yatağından kaldırdılar. İnfaz iznini doktor olan tümgeneral vermedi. "Biz hasta insanı asamayız, vebali büyük olur" dedi. İmza atmayınca İstanbul'a telefon edildi. Helikopter ile alçak boylu, toplu bir profesör geldi. Üsküdar Deniz Hastanesi'ndenmiş. Cebinden küçük bir merhem çıkardı. Menderes'in burnunun deliklerine, bir çay kaşığı ile de diline o merhemi sürdü. Oturdular bir süre. Sonra Menderes güçlendi ilacın etkisiyle. Ondan sonra tümgeneral de imza attı. Mehmet Biliç diye bir asker vardı. Kütahya'dan getirilmişti, yakışıklıydı. Menderes'in postası idi o, elbiselerini getirdi. Siyah bir takım elbisesi vardı, beyaz çizgileri olan. Rugan bir ayakkabısı vardı. Postası ayakkabısını giydirdi ve bağcıklarını bağladı. Komutan bana ve dört askere yine "Emir sarihtir, değişmez Erkan!" dedi ve. Üç subay ve dört asker idik küçücük bir kamarada. Paşalar kaptan köşkünde idi. Aşağı inme yasağı vardı onların. Adnan Menderes ise muayene olacağını düşünüyordu. Kemal Teğmen, Hanımeli sigarası içiyordu, kırmızı uçlu. Menderes, verilen sigarayı içti. Hiç bir şey söylemeden oturuyordu. Başsavcı Ömer Egesel geldi odaya ve "Ya Menderes, gördün mü nerelere kadar düştün!" dedi. Olağanüstü değil, olmayanüstü savcı yani! Ölüm fermanını okuyup "İşte Menderes, ölüm fermanın yakanda!" dedi. 45 dakikadan fazla odada kaldı Menderes. Ada komutanı helikopterle gelene kadar odada bekledi sessizce. Gayri ihtiyari sağına soluna bakıyordu. Kemal ve Tuğrul teğmenler kefeni giydirdiler. Onlardan bir sigara istedi. Onlar da verdi ve onu içti. Sonra ada komutanı Tarık Güryay geldi. Güryay, "Güle güle" dedi. Ölüme giden bir adama güle güle denir mi?. "Affet, ağzımdan kaçırdım Adnan'cığım" dedi. Tarık Güryay geriye doğru döndü, Menderes idam sehpasının bulunduğu yere doğru yürüdü. Nezaketini hiç bozmadı idamına kadar Menderes.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.