1970'lerin ilk yıllarında, özellikle Ankara ve İstanbul'da binaların duvarlarına renkli fırçalarla "Kurdara azadi..." yazıldı.
Türkçesi: Kürtlere özgürlük...
Duvar yazıları ile başlayan bu hareket giderek büyüdü, bu iş özellikle Doğu ve Güneydoğu'da Türk devletinin temeline dinamit koyma eylemlerine kadar uzandı. Üzerine basa basa vurgulayalım...
Bu "vatan bölücülüğü" zaman içinde sadece üç-beş bölücü Kürd'ün işi olmaktan çıktı, uluslararası sistemin bir parçası oldu. "Kurdara azadi" ile yollara dökülenler, Türkiye'de Kürtlere özgürlük olmadığını iddia bağırıp çağırıyorlardı ama; bu topraklarda bir Kürt siyasetçinin cumhurbaşkanı olabildiğini unutuyordu. Bu ülkenin Millet Meclisi'nde pek çok Kürt milletvekili vardı. Belediye Başkanları arasında kürtler az değildi. Ve, bu fetvazlar akılları sıra gösteri peşindeydi.
***
Ve şimdi de bir yaşanmış öykü...
1970 yılların başlarında Viyana'daydık. Türkiye-Avusturya milli maçı için o ünlü Prater Stadı'nın yolunu tuttuk. Saruhan Ayber ile birlikte...
O maçı Krankl'ın attığı golle 1-0 kaybettik. Ve aynı günün akşamı Avusturya Spor Bakanının davetine de gittik. Bu toplantının sakin bir köşesinde Avusturyalı Bakan şöyle diyordu: "Avusturya'nın Türkiye ile bir sınırı yok. Aramızda üç-dört ülke var. O nedenle Türkiye ile aramızda bir sınır sorunu olamaz. Akaryakıt sorunu da öyle...
Bu cihetle bizden size ancak dostluk gelir. İşte bu aşamada size bir dost uyarısı...
Başbakanınızı (Demirel) çok takdir ediyoruz. Ama, ikide bir 80-90 milyonluk Türkiye'den bahsetmesin. Adamları ürkütmesin..."
Sorduk: Neden? Cevabı şöyle: "Bu Avrupa'nın öyle seksen-doksan milyonluk Türkiye'ye tahammülü yok. Bir yolunu bulup, sizi bölmeye çalışırlar. Bu yolda ellerinden geleni arkalarına koymazlar. Türkiye'de duvar yazıları ile başlatılan eylemlerin bir ucunda silah çıkacak. Sağ olursak görürüz. Onun için Başbakanınıza ulaşın ve uyarın."
***
Avusturyalı Spor Bakanının bu görüşlerini o yıllarda hem yazdım, hem de rahmetli Süleyman Demirel'e sundum. Demirel önce teşekkür etti ve sonra ekledi: "Sayın Bakan, Türkiye'deki düzeni Osmanlı'nın devamı zannediyor. Türkiye'de çok partili bir düzen olduğunu, Atatürk ilke inkilaplarının yürürlükte olduğunu pek bilmiyor olsa gerek. Ama yine de teşekkür ediyorum."