Kırk yıldır Çeşme'yi mesken tutan İsmail Kurt, döneminin en önemli futbolcularından biriydi.
1934 İstanbul doğumlu olan İsmail Kurt, 1.67'lik boyuna rağmen hava toplarına inanılmaz bir tayming ile sıçrayarak rakiplerine aman vermezdi.
12-13 yıl aktif futbolculuk yaşantısında hep savunmada oynadı ve hiç kırmızı kart görmedi.
"Nasıl oldu bu iş?" diye soranlara verdiği cevap da şöyle:
"Ben her zaman topa müdahaleyi düşündüm. Zira şayet top kaleye girerse gol olur, adam girerse değil, mantığı ile oynadım."
İsmail Kurt aslında geçilmez bir sol bekti ve bu alanda ciddi bir isim yapmıştı. Ne var ki, 2-1 kazandığımız milli maçta Norveç'e karşı sol bek mevkiinde oynamıştı.
Ve, Kurt şöyle diyordu:
"Fenerbahçe ve Milli Takım formasını giymek her Türk gencinin hayalidir. Ben Fenerbahçe formasını dolu dolu giyerek, üç de şampiyonluk yaşadım. Milli formayı 'Bayramlık Elbise' gibi görür, çocuklar gibi sevinirdim. Yüce Tanrımın izniyle bu bayramlık elbiseleri 19 kez giydim."
***
İlginç bir rastlantıdır bu.
İsmail Kurt'un çok genç yaşta kaybettiği kardeşi Galatasaraylı Metin Kurt da, sarı-kırmızılı forma ile 3 kez şampiyonluk yaşamıştı.
İsmail Kurt futbolun dışındaki özel yaşantısında başarılı bir Türk müziği bestecisi, icracısı ve ayrıca şiirleri beğeni ile okunan bir şair.
***
İsmail Kurt, Fenerbahçe'ye transferinin nasıl gerçekleştiğini de şöyle anlatıyor:
"Üç büyük kulüp arasında centilmenlik anlaşması vardı. Sanırım, Galatasaraylılar Niyazi Tamakan'ı transfer edince, ben de eski yuvama Fenerbahçe'ye geri döndüm. 1966'ya kadar Fenerbahçe ile 3 şampiyonluk yaşadım. Fenerbahçe'nin iki yıl üst üste iki şampiyon olduğu yıllar, bizim dönemimizdi. Macar şampiyonu Csepel'i deplasmanda 3-2 yenerek Avrupa Ligi'nde ilk kez çeyrek finale çıkan takımda yer aldım. 1957-58 sezonunda Milliyet Gazetesi'nin "Yıldız Kralı" oldum. Defansta oynamama rağmen, herhalde istikrarlı bir oyuncu olmamdan ötürü okuyucu beni seçmişti."
***
İsmail Kurt'u dinlemeye devam: "Futbol topunu çok severdim. Belki öyle büyük bir futbolcu değildim ama tam bir görev adamı olarak takımda devamlı oynardım. Hatta o zamanlar 18 parçadan oluşan futbol topuna '18 parçalı sevgilim' derdim. 1934 doğumluyum. Çocukluğumdan beri Fenerbahçe'yi tutardım. Özellikle müthiş bir Lefter hayranıydım, sanırım kardaşim Metin de bana inat G.Saraylı oldu. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu olduğum için askerde yedek subaydım ve bir sene forma giyemedim. O yıllarda yedek öğretmenler ve erler oynuyordu ama yedek subaylara yasak vardı."
***
İsmail Kurt, tam 40 yılın yazını, baharını ve kışını Çeşme'de Sakarya Sitesi'ndeki evinde geçiriyor, iki yılda bir Amerika'daki kızını ziyarete gidiyor.
İsmail Kurt'tan bir şiir
Böyledir, devran döner
Böyledir, devran döner, hoşlanan tanışamaz
Geçer gider seneler, sevenler buluşamaz
Bakan uzun yollara sonunda kavuşamaz
Böyle geçer, hayatın o en güzel yılları
***
Unutsa da aradan geçen uzun yılları
Yine mesut olmaz bazı Tanrı kulları
Yanar, ağlar çok zaman tükenmez yaraları
Böyle geçer hayatın o en güzel yılları
***
Severken sevilemez, sevilirken sevemez
Bu Tanrı'nın işidir, erenler de bilemez
Acılarla mutluyum, deyip yine gülemez
Böyle geçer hayatın en güzel yılları.