Şehitlerimiz için Anıt Köy kuralım
İşte bu Ahmet Vefik Alp Hocamız, şu günlerde olup bitenler karşısında tavrını açık açık ortaya seriyor ve diyor ki: "Bu teklifi 9 yıl önce yapmıştım. Destek yurt içi ve dışından çığ gibi gelmişti. Bizler için canını veren bu vatan evlatları için belli ki insanımız çok duyarlı, çok kadirşinas. 'Hesap açıldı mı, para gönderelim' diyenler oldu. Bu ilgi, bu vefa insanı sevindiriyor, onurlandırıyor.
Bizi biz yapan bu duygu galiba... Neticeye gidemedik, unutuldu.. Ancak ben unutmadım. Terör şehitlerimiz gelmeye devam ediyor.
Bu kez darbe şehitlerimiz de geldi." Bu açıklamanın ardından Ahmet Vefik Alp Hocamız diyor ki:
"Ülkemizin çeşitli bölgelerinde şehitlerimiz için irili ufaklı Anıtlar yapıldı. Ancak şehitler için Anıtköy'ün teması farklı, 'yaşayan bir yerleşke' olacak. Şehitlerimiz, bölücü terör kurbanları, darbe kurbanları orada ebediyen yaşayacak. Duyarlı günlerimizde tüm ülkeden gidip orada toplanalım. Onlar için dua edelim, onlara şükranlarımızı sunalım. Misafir devlet büyüklerinin Atamızdan sonra şehitlerimizin huzuruna çıkmalarını sağlayalım. Projede şehitlikler, kapalı açık tören alanları, şehitlerimizin isim ve resimlerini içeren bölüm, cami, müze, kütüphane, misafirhane, lokanta ve bir de küçük tren bulunuyor.
Özel efektlerle oluşturulan mekanları küçük trenle gezerken terör ve darbe olaylarının birebir simülasyonu seyredilecek, diğer bir deyişle o vahşet anları aynen yaşanacak...
İbret-i alem için.
Vatanı, milleti için canını, kolunu, bacağını, gözünü, hayatını veren bu evlatlarımızı hiç unutmayacağımızı, yüreğimize gömdüğümüzü dünya ya duyuralım.. Şehit ve gazi ailelerinin yanan yüreklerine su serpelim." Yahudi Soykırımı ve Sözde Ermeni Soykırımı için onlarca anıt ve müze yapıldı. Berlin'dekini gördüm, meslekdaşım Yahudi mimar Daniel Libeskind tasarlamıştı.
Kudüs'tekini gördüm, yine meslekdaşım Yahudi mimar Moshe Safdie tasarlamıştı. İkisi de müthiş, insanın tüyleri ürperiyor.
Sanki Nazilerin gaz odalarına, insan fırınlarına siz giriyorsunuz..
Müzeden çıkınca dünya görüşünüz değişime uğruyor.
Vietnam Savaşı'nda ölenler için Beyaz Saray'ın yakınında bir anıt yapıldı. New York İkiz Kuleler faciasında hayatını yitirenler için anıt aynı yere inşa edildi. Bunları çoğaltmak mümkün.
Biz de yiğit askerlerimizin gücünü, onlara şükranlarımızı, onlara bağlılığımızı, onları hiç unutmadığımızı herkese gösterelim. Dosta, düşmana, dünyaya ibret olsun.
Ben 'Şehit ve Gazileri için Anıtköy'ün projelerini çizebilirim.
Sayın Cumhurbaşkanım, Başbakanım, Devlet Büyüklerimiz, güçlü patronlarımız, sivil toplum örgütlerimiz var. Bir ucundan tutsunlar, destek olsunlar, bana yer göstersinler... Hemen, şimdi..."
Mizahımızın şövalyesi Oğuz Aral'ı anıyoruz
Oğuz Aral, 17 yaşında Yusuf Ziya Ortaç'ın-Türkiye'nin en büyük ve en uzun süreli yayın yapan mizah dergisi "Akbaba"sında karikatür çiziyordu. "Markopaşa" ve "Dolmuş"ta da çalışmıştı.
Gırgır Dergisi'nin de kurucusuydu.
"Huysuz İhtiyar" olarak anılırdı(!) Meslektaşımız, dostumuz Atilla Köprülüoğlu; yönettiği Gırgır'ın tirajını 500 binin üstüne çıkarıp dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi yapan Oğuz Aral'ı yazmış. Okuyalım;
Karikatürleri kadar, kitapları, "Huysuz İhtiyar" imzalı yazıları da ilgi görürdü.
Tip yaratmakta ustaların ustasıydı.
"Köstebek Hüsnü", "Mayk Hammer", "Utanmaz Adam", "Vites Mahmut", "Hafiyesi Mahmut" gibi, halk tarafından tutulan çizgi roman kahramanları yarattı.
"Avanak Avni", en ünlü ve de sevimli tiplemesidir. (Avanak Avni'yi derginin ofis boyu Rıza Külegeç'ten esinlenerek çizmişti.) Toplumsal sorunları, kendine özgü tipler aracılığıyla, kitlenin beğenisini ve algı yeteneğini gözden uzak tutmayan bir görüş doğrultusunda, karikatür dünyasına mal etmiştir.
40 yıllık dostu Doğan Hızlan, yıllar önce Hürriyet'teki köşesinde şöyle anlatır Usta'yı:
"Kadim dostum Oğuz Aral, çizginin doruğunda saltanat sürerken, bu kez de mizah yazısında zirveye koşuyor.
Bir koltukta iki karpuz taşıyor, diye adamı överlerdi, Oğuz'un taşıdıkları maşallah iki Diyarbakır karpuzu.
Kimileri iyi, usta çizerdir ama yazısı yoktur, kiminin de yazısı vardır çizgisi yoktur. Oğuz'da her ikisi de Allah vergisi." Oğuz Aral'ı, bundan 12 yıl önce 68 yaşında yitirdik...
Üzerine hala güller yağıyor!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.